Dün sabah işe giderken
ölümü gördüm
ölümü
Ansızın kesti yolumu
Usulca tuttu kolumu
korkma
dedi
Bedri Rahmi Eyüboğlu

Dün sabah işe giderken
ölümü gördüm
ölümü
Ansızın kesti yolumu
Usulca tuttu kolumu
korkma
dedi
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Sabah oldu.
Ağaç
Her günkü yerine
oturdu,
bekliyor.
Ne güzel biliyor
Beklemesini ağaç
Ne kadar telaşsız
Ne kadar emin.
Rüzgâr giriyor koluna
Serçe konuyor dalına
Doymadan alına moruna
Balta saplanıyor beline…
Baltanın sapı da ağaç…
Gülüyor mu?.. Ağlıyor belki…
Neyleyip etmeli
Ağaçça dilini
Sökmeli!..
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Kağıttan bir gemi yaptım küçücük
Ya 5 öpücük sığar içine
Ya 10 öpücük
Kız kardeşim
10 öpücük batar bu gemi dedi
Sen misin
15 öpücük
Anam sakın denize atma dedi
Doğru havuza
Sen misin
Doğru denize,
Ama ıslanmasıyla batması bir oldu.
Bir gemi daha yaparım ne çıkar
Hem bu sefer öpücük yerine
Sunturlu birkaç küfür
Daha birkaç gemi yaparım
Çok şükür…
Ölümü zararsız bir mahlûk haline getirmek istediler
………………………………Göz yaşını icat ettiler.
Kimisi tuzunu az buldu kimisi çok,
………………………………Velhasıl beğenmediler.
Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler;
Kabristanın tuttular elinden
Şehrin orta yerine getirdiler,
Taş üstüne taş kodular
Üstüne nakış oydular.
Serviler açıldı orta yerinden
İçerisine rengârenk kuşlar
Yemyeşil dualar dolduruldu.
Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler.
Şiiri seferber eylediler
Dolaştı asırlarca mısralar kabir kabir
Salındı servilerden yiğit besteler
Şiiri seferber eylediler
Ve elbirliği ile
Gökyüzünün en münasip katında
Mükemmel bir cennettir kuruldu
Ve üzerimize güller
Mezkûr cennette har vurup harman savurdu ölüler.
Boş ver kafiyelere Reyis
Boş ver şiir yazmaya evlat
Otur da doğru dürüst
7 tane erik ağacının hikayesini anlat
Evimiz deniz kenarındadır Fındıklı’da
Ekmek paramız Beyoğlu’nda çıkar
Beyoğlu’na bir yokuştan çıkarız yirmi senedir
Yokuşun ortasında bir arsa
Arsanın ortasında yedi tane erik ağacı
Saydım yedi tanedir
Ne zaman yolum düşse
Erik ağaçlarını arar gözüm
Ya kedi yavruları gibi sırıl sıklam
Ya buram buram bahar içredirler
Ya bütün dalları kırılıp dökülmüş
Her sene kırılır dallar adettir
Bu yaz geleceğine alamettir
Yaz geliyor demektir yokuştan paldır küldür
Yoğurtçusu, dondurmacısı, çavuşu, yapıncağı kütür kütür
Yaz geliyor demektir çok şükür 951 senesinin baharında
Kestiler yedi tane erik ağacının yedisini birden diplerinden
Henüz yeşermeğe başlamışlardı çıtır çıtır
Körpe bir salatalık yeşili inceden Islak, nemli, ümitli
Yedisini birden kazımışlar köklerinden
Saçlarından tutup birer birer
Yedisinin de köklerini sökmüşler
Şimdi onların yerinde cascavlak
Ensesi ceketinden iki parmak dışarda
Üç katlı tombalak bir apartman kuruldu
Güzel bir yapı olsa içim yanmaz
Yapı değil mübarek hacıyatmaz
Yağlı bir çift tavla zarı
Bir yanı kumbara bir yanı kasa
Elveda benim her mevsim dalları kırılan
Sıska çelimsiz
Ama son yaprağına son eriğine kadar cömert erik ağaçlarım
Ne zaman yolum düşse
Gözlerimi yumup sizi hatırlayacağım.
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
Hele bir kanatlansın ufuklar,
Hele bir içini çeksin orman,
Hele bir kere güneşler yansın,
Kertenkeleler üşümesin,
Hele bir kere toprak kansın,
Mevsim demlensin,
Hele bir ballansın böğürtlen dikenleri!
Gelincikler bedava,
Gökler sahipsiz
Bahçeler zilzurna..
Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk!
Dudaklarında kalın kabuklu bir portakal kokusu,
Tabanlarında, kınalı keklikleri bol dağların rüzgarı karıncalansın..
Hele bir kere dallarda sallansın
İri kalçaları şeftalilerin;
Hele bir duyulsun uzaktan
Yaylı çıngırakları
Yıldızlar seslensin,
Hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin,
Hele bir kerrecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk. . .
Bedri Rahmi Eyüboğlu
keçiyi yardan uçuran
bir tutam ottur
gözümün önüne geliyor keçi
hala cıvıl cıvıl gözlerinin içi
ağzında ecel yeşili
körpe ıslak
ezilmiş yırtılmış bir çift yaprak
uçurumun dibinde incecik bir su
tatlı mı tatlı, duru mu duru
açmış kocaman gözlerini
düşünür su
canlıyken ne kadar hafifti keçi
şimdi ne kadar ağır
Bedri Rahmi Eyüboğlu
bir salkım üzüm bir bardak şaraba
ne kadar benzerse
bir nefes tütün bir demet yaprağa
ne kadar benzerse
nen var canım kardeşim?
her nefeste biraz daha buğulanıyor cam
hep bir buzlu camın arkasından
bakıyormuşsun gibi geliyor yüzüme
çıldıracam
iki nokta bir benek gözlerim
erimiş uzanmış dökülmüş ellerim
nen var canım kardeşim?
hay camına camekanına büyüsüne buğusuna aldıranın
kırmak mı dedin
kırmayanın..
Her şey çürüyor canım kardeşim bu dünyada