RSS

şakayık ki dağların lâlesi, seni bekler gizli gizli

03 Ara

şakayık ki dağların lâlesi, seni bekler gizli gizli
her sabah umutla döner yüzünü göğe, bir dua belki dilinde
ve her akşam çöküşünde büker boynunu, döker yüzünü
ertesi güne…

Ben… nereden geçersem geçeyim, hangi kapıyı çalarsam çalayım ve her kimle oturup sohbete dalarsam dalayım bir şekilde sen çıkıyorsun karşıma şiraze. Giderken hiç gitmeyen, kaçarken hep beni izleyen, her adreste karşıma çıkan… dağ başı olsun ya da çöl… sensin şiraze atamadığım. Bak yağmur yağıyor yine, üstelik gri. Burada yağmurların rengi hep gri. Az gri, çok gri; ama hep gri şiraze.

saat dört yönünde bir yakamoz dansı büyülerken görenleri
bir necva ulaştı kulaklara, titrek
dedi
“olanı biteni aşk imiş”
sen alevlendin, sen dillendin, sen çöktün birdenbire
çöle damladım, zamansız yine…

Sen, yağmur ve bir bardak demli çay… birbirinize ne de çok yakışıyorsunuz. Ben aranızda ancak bir gölge gibi dolaşıyorum. Dizelerden sayısız ilham devşirme telaşındayken, adınla süslüyorum her mürekkebin değdiği yeri. Şiraze… çay kadar ısıtıyorsun içimi. Şiraze… yağmurlar kadar yıkıyorsun beni. Şiraze… bilmiyorsun, “bir ömrü harcamak” dedikleri gerçeğin altını seninle çiziyorum.

billur kaseler dolaşıyordu elden ele, şerbet kokusu havada
bir eğlentiye gelmişti insanlar, güle oynaya etekleri zilli
göz ucuna hüzün takılmışların yeri değildi
tennurelilerin yeri hiç değildi…
ne avludaki ağaç bir anlam verdi, ne çatıya serilip keyif süren asma…
aradığım neydi orada, sormalıydım
hem doğuyu, hem batıyı uyandıran adama

Umay ana hiç çıkmadı karşıma. Bohçacı Ester, Martinikli cariye, kazak güzeli Ayzada… Yolculuklarımda kimseler yoktu satırlara boyanan. Kalabalıklarda mırıltılı günlerdi yaşanan çoğu zaman şiraze. Hep birileri mırıldanıyordu. Kimi ağıt, kimi ninni, kimi destan… hep birileri mırıldanıyordu şiraze. Duyuyordum. Ben de bozkırın türkülerini söyledim kendi kendime. Mor kadife fistanları diz boyunda dökülürken yanı ucumda, ben de türküler yaktım hep sana. İçimden geçenlarin adı şiraze, yağmurlu günlerin tadı şiraze; söyledim seni. Duyurmak için değil, duymak için. Duyurmak için hiç değil, duymak için şiraze. Yağmurlar eşliğinde yola koyulduğum kaçıncı gece bu. Kaçıncı akşam hem senle hem sensiz gidişim guruba. “Bu gitmeler hep sürecek” nakaratı kulaklarımda saçlarına hoş kokulu buseler konduruyorum.

kehribar, kekik, zencefil bir de karanfil kokusu sarmıştı havayı
ipek yolu üzerindeydim, içimde arkeoloğunu bekleyen kalıntılar
ne kadar değişikti tümsekler, ne kadar başkaydı kasisler
ve ne kadar sığ kalmıştım derinlerde

seni özlüyorum, yağmur penceremde
seni özlüyorum hep şiraze…

Şiraze

 
Yorum yapın

Yazan: 03 Aralık 2012 in Şiir Gibi

 

Etiketler:

Yorumlar kapalı.