RSS

Etiket arşivi: Kemal Atakay

ŞİDDETLİ RÜZGÂRLAR GÖRÜYORUM SON YOLCULUĞUMDA

272
La vita fugge et non s’arresta un’ora

Yaşam kaçıyor ve durmuyor bir saat
ve Ölüm geliyor arkadan dev adımlarla;
ve şimdiki ve geçmiş şeyler
savaşıyor benimle, gelecek şeyler de,

anılar ve umut bir bu yanını eziyor
yüreğimin bir o yanını; öyle ki, aslında,
kendime merhamet duymasam,
artık kurtulurdum bu düşüncelerden.

Karşımda beliriveriyor en küçük tatlılık
elemli yüreğin duyduğu; ama öte yandan
şiddetli rüzgârlar görüyorum yolculuğumda,

fırtına görüyorum limanda ve artık yorgun
dümencim ve kopmuş direkler ve ipler
ve sönmüş bir zamanlar baktığım güzel ışıklar.

273
Che fai? che pensi? ché pur dietro guardi

Ne yapıyorsun? Ne düşünüyorsun? Niçin bakıyorsun
asla geri dönmeyecek zamana hâlâ?
Huzursuz ruh, niçin odun ekliyorsun
durmadan ateşe, içinde yandığın?

Yumuşak sözler ve tatlı bakışlar,
tek tek betimleyip resmettiğin,
alındı yeryüzünden; ve çok iyi biliyorsun,
burada aramak onları yersiz ve çok geç.

Ah, yenileme bizi öldüren şeyi;
ardına düşme artık aldatıcı, özlemli düşüncenin,
sağlam, kesin olanını izle, bizi iyi sona götürecek olan.

Cennet’i arayalım, hiçbir şey zevk vermiyorsa
burada bize; açıkça gördük çünkü güzelliğin,
ölü ya da diri, bizi yoksun bırakacağını huzurdan.

274
Datemi i pace, o duri miei pensieri!

Huzur verin bana, ey acımasız düşüncelerim!
Yetmiyor mu Aşk, Talih ve Ölüm’ün
kuşatması çevremi ve kapılarımı,
içimde başka düşman bulmaya gerek kalmadan?

Ve sen, kalbim, ne idiysen o musun hâlâ?
Yalnız bana sadakatsiz, barındırıp
acımasız hafiyeleri, ittifak ediyorsun düşmanlanımla, onca çevik ve hızlı.

Sende sergiliyor Aşk gizli iletilerini,
sende açığa vuruyor Talih her gösterişini,
ve Ölüm anısını o vuruşun,

benden kalanı yok edecek olan,
sende hatayı kuşanıyor huzursuz düşüncelerim:
bu yüzden, yalnız seni suçluyorum her derdim için.

275
Occhi miei, oscurato è ‘l nostro sole

Gözlerim, karardı güneşimiz,
daha doğrusu Cennet’e yükseldi ve orada parıldıyor,
orada göreceğiz onu yeniden, orada bekliyor bizi
ve belki acı çekiyor gecikmemizden.

Kulaklarım, melek sözleri yankılanıyor
bir yerde, daha iyi anlayan birinin var olduğu.
Ayaklarım, gücünüz erişmiyor
sizi hareket ettiren güzelin olduğu yere.

Öyleyse niçin savaşıyorsunuz benimle?
Nedeni ben değilim artık göremiyorsanız onu, duyamıyorsanız, bulamıyorsanız yeryüzünde.

Ölüm’ü suçlayın; daha doğrusu hamdedin O bağlayıp çözene ve bir anda açıp kapayana, ve ağlayıştan sonra kişiyi mutlu edebilene.

Francesco Petrarca
Çeviri: Kemal Atakay

 
 

Etiketler: ,

Yeniden Doğuş

Ağır, yorgun titreyişiyle
bir başka yitik alevin,
yavaşça çözülüp yok oluşuyla
artık uzak aşkımın
(gene de kanatlandırmıştı beni
dünya üzerinde yükselmem için
ve pek çok tatlı ve gizli şey
söylemişti kulağıma,
yo, daha derine, yaşayan yüreğime,
tatlı, heyecanlı şeyler,
kimsenin asla bilmeyeceği,
bir daha asla söze dökemeyeceğim),
bütün düşlerimin amansız çözülüşüyle,
ölüşüyle başka bir yanılsamanın;
geri döner ruhuma tekdüze ritmi bir zamanların,
korkunç, hep aynı yaşam
ve saldırısı yararsız düşüncelerin,
bitimsiz külrengi arzulayışım
ortasında dünya gösterisinin,
hep aynı
ama öyle gizemli ve korkunç ki
sevinçleri ve acılarıyla,
gözlerini yumdurup içine döndürür insanı,
ani bir uğultuyla sanki
beyinde yankılanan.
Ama böylesine boş ve hüzünlü yaşamda,
çok önceleri dağılmışken o güzel, sakin hayal,
yeniden yakalar beni kimi zaman,
vahşice sökün ederek,
arzulu kıvranışlar,
delice boğuntular,
yakıcı, birden
açılan eski yaralar gibi
şiddetli bir çarpışla,
kesik ve öfkeli kanatları
büyük bir düşün, yaşadığım
ne olduğunu
tam anlamadan.
Arzulayış bütün kadınları, sokaktan geçen,
bir yüzü, güzel bir bedeni,
tensel bir ateş kanımda uğuldayan.
Dalgın, izlerim geçen kadınları
ve her defasında bıraktığımı sanırım
yolları üzerine,
öylesine ılık ve güzel kokan,
parçalanmış etim ve kanımdan canlı bir özlemi.
Hepsi geçiverir yanımdan ve sonra,
yitip giderler sonsuza dek.
Kıskanışım görkemli aşk intiharlarını,
son çılgın sarılmanın kanla kaplandığı,
göz alıcı, kırmızı
ve kana bulandığı yastıklar ve tabancanın
ve her şeyin sanki yüceldiği,
sarsılıp uğultuyla
ve kararsız gözlerin öldüğü
gözlerinde o kaygısız yüzün, şimdiden soğumakta olan,
ağız umutsuzca
o ağzı ararken, hâlâ taptığı.
Delice arzum kahramanca bir eylem için:
Dünyanın üzerine yükselip onunla
içime kapanabileyim, mağrur,
en azından hareketlerimle yatışısın,
utkulu bir anda,
o ateş, yüreğimi boğan
ve sustuğunda benim için daha korkunç olan.
Benliğimi saran yüceliş karşısında her büyük eserin,
her engin ve dev gösterinin,
büyük bir istasyon karşısında,
üzerinde denize uzanan bir rıhtımın,
çok büyük gemilerin arasında
ve belirgin gücü arasında bucurgatların,
uğultuların, antenlerin,
sonsuzluğa uzanan.
Ama bu zavallı, sancılı alevlerin ardından,
şiddetli kıskançlıkların ve aşk özlemlerinin,
utkulu yücelmelerin ardından,
çaresiz, her zaman,
bir darbe gibi, olanca gücümü tüketen,
ama korkunç bir acıyla
beni ürperten;
içimi yakıp yüreğimi sızlatır
ani bilinci içimdeki illetin,
bilinci ruhumdaki çaresizliğin,
korkunç çaresizliğin,
özü bezginlik ve bıkkınlık,
ödlekçe acizlik
ve umutsuzluk olan.
Ve bazen ani bir düşünceyle bu dehşet çöker üzerime,
ünlü bir kitapla,
yüceltirken kendimi yüce ruhunda
bir şairin,
o zaman birden ruhumu parçalar
yüreğimi boğar
her güzel meltem,
buz keser içimdeki her alev
ve ben pek yüce bir anda, çevreme bakarım,
artık kanım çekilip damarlarımda,
alev alev yanaklarımla solgun,
gözyaşıyla yüklü hissederek kendimi,
dayak yemiş bir çocuk gibi,
ama büyük bir yalnızlık içinde,
beni sessiz kılıp her isyanıma ket vuran,
bir sancının uyuşukluğuyla sanki,
dinsel bir durgunluğun,
dile gelmez acıyla yüklü,
acımasızca ruhumu ezen,
ama derin bir sessizlik içinde.
Ama sonra hemen kalkarım ve bedenim kıvranır,
ürperir, sarsılarak
dizginsiz hareketlerle
ve büyük haykırışlar dolar boğazıma,
göğsümü sarsar parçalarcasına,
sakınımsız ve acı çekerim
korkunç acı çekerim,
umudum olmadan,
yiterek engin yıkımımda.
Ve intihar düşüncesi de,
geçmişte bana gülümseyen,
kaldıramaz artık o taşı yüreğimden,
acı çekerim, korkunç acılar.
Sonra, daha tedirgin ve alçalmış,
acı çekerek,
uğultulu bir dinginlikle,
eski tekdüze ritmime dönerim,
korkunç hayata, hep aynı olan
ve eziciliğine yararsız düşüncelerin,
bitmek bilmez külrengi yanıp tutuşmalarıma,
artık hiçbir şey görmeden, hiçbir şey duymadan,
umutsuz yankısı dışında
büyük yıkımımın.
Ve yollarda dolaşırım,
sessizce,
yalnız
ve artık hiçbir şey sarsmaz beni
ve soğukluğumu duyarım ama hiç yararı olmaz
çünkü yüreğimdeki tek şey özlemdir
yitirdiklerime duyduğum,
ruhumdaki çaresizlik yüzünden,
korkunç çaresizlik, özü bezginlik ve bıkkınlık
ve umutsuzluk olan.
Ve böyle dönerim seyretmeye dünya gösterisini,
hep ama hep aynı gösteri.
Yaşam, korkunç yaşam,
sen ki yakıcı bir acıyla sarsardın beni
ve altüst ederdin yüreğimde
kanımın her damlasını,
dile gelmez bir dolulukla,
sen ki rengimi değiştirirdin, sesimi, hatta hareketlerimi
her hafif belirişinde
derin gözlerinin,
koyu, karanlık,
dalgın
solgun hüzünlü yüzde
altında küçük sarı bulutun,
bedeni gibi narin,
uçucu yumuşak saçların:
Yaşam, düşsel yaşam
niçin söndün
böyle yüreğimde?

[17 Ağustos 1927]

Cesare Pevese
Çeviri: Kemal Atakay

 

Etiketler: ,