RSS

Etiket arşivi: Fadıl Öztürk

bizden başkası bilmeyecek bizi…

çok sıradan,
sıradan bir insan gibi değil sadece
herhangi bir şey gibi yaşayacağız,
taşta yosun, yosunda kuzey, kuzeyde yön
yönde gemiler yolunu bulucak okyanusta bizimle…

balık avlayan da biz olacağız, balık satan da
balığı satın alıp eve götüremeyen de biz olacağız
havda, karada ve denizde ordular peşimize düşmeden
yani avlanmadan önce balıkla gözgöze gelmeyi de bileceğiz
sadece balık mı, yok uçamıyorsak serçe de değilizdir
o mendebur, o hep bizden bir adım önde giden aşkın
peşinde koşan sarhoş adamlar gibi
çok basit görünmeyeceğiz sadece
aynen öyle yaşayacağız
fırında ekmek, caddede su birikintisi
sokak başında çiçek şatan olacağız mesela
adımız rütbesiz, adımız işmiz gibi tırışkadan bir giysi…
hani, rüzgar biraz hızlı esse havalandı, havalanacak kadar hafif
eften, püften havalanan polenler gibi aklı kısa sanacaklar belki bizi
ama değil, inan kardeşim değil, kurşundan dökülmüş söze gerek yok
edilmiş bir yemin gibi, hep alnımızda taşıdığımız o dudak izi gibi
çocuklar gözlerimizde damlasalar bile
bizden başkası bilmeyecek bizi…

Fadıl Öztürk

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Ağustos 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

hepsi bu

topu topu sesini duymaktı amacım
çok değil, altı da, üstü de, hepsi bu
kaç kapının arkasına sakladınki
bulamıyorum yankısını sesimin…

zifir karanlıkta görmeyen göz,
demiri kemiren pas,
dudağı çatlatan tuz
susmuş sarkı kadar kederlidir
çocukluğumun bayrak törenleri…

bir iğde kokususun
bir kenti yoldan çıkaran sokaklardan birisin
bir yolsun, ayaklanmış bir günsün birbaşına…

küfür ki, bir iç çekmeden de kısadır
bir yolculuktur, sonu belli olmayan
açık yaradır, hiç kapanmayan…

Fadıl Öztürk

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Ağustos 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

matmazel bu akşam ölebilir miyim

bir ağaç gölgesini istemeden,
kimse beni eşkiya saymadan,
dağlara büyümesin diye çocuklar,
kentler artık yağmurun gözleri olsun diye
matmazel, bu akşam uykunuza düşebilir miyim…

bir ağacı kuşlara verip,
yaslanıp duvara sigara sarar gibi
küfretmeden ve arkadaşlarım gibi haberlere düşmeden
güneşin yeryüzünden çekilip ateşler içinde gitmesi gibi
matmazel, bu akşam yüzünde dalga gibi kırılabilir miyim…

sürgündüm ve cebimde ıslık,
cebimde yaralı su sesleriyle gelmiştim
saatimi yolculuklara kurup elvada demeden
sizde de sürügün düşmemek için matmazel,
en son gurbet ölümse dünyanın öbür yüzüne gidebilir miyim…

yaprakları bile kımıldatmadan
orada, hemen orada elinize bir not tutuşturup
bir devrimci gibi beş dakikadan fazla beklemeden
ama üşümeyesiniz diye yazdan sonra, kıştan evvel,
matmazel herkes sevişirken, bu gece yoksunuz diye
ışık gibi sönebilir miyim…

sizi sevmek bir intihar saldırısıdır.
beyrut u telaviv den özlemek gibi
oda dolusu kurumuş gül gül ve rüzgar bırakarak
gözlerinizde mülteci olmamak için
yurduma gider gibi matmazel,
bu akşam sabra şatilla da ölebilir miyim…

camdan süzülen yağmur tanesi gibi hafif
ama taş kadar ağır düşmeden hayatınıza
cama yüzünü yaslamış çocukların nasılsa hüznü
öyle rüzgarımı saklayarak geçiyorsam hayatınızdan
anneme sormadan,babamın ayakkabılarıyla sokağa çıkar gibi
matmazel, yağmur gülüşünüze düşmeden bu akşam ölebilir miyim…

Fadıl Öztürk

 
Yorum yapın

Yazan: 12 Nisan 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler: