Etiket arşivi: Şeyh Galip
Ateş Denizlerini Mumdan Kayıklarla Geçmek/Geçmemek
Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir
Benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın
Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir
Veren bu sûret-i mevhûme revnak reng-i hüsnündür
Gülistân-ı hayâlim nevbâharım varsa sendendir
Ger ey mihr-i münîr âh u zârım varsa sendendir
Senin pervâne-i hicrânınam sen şem’-i vuslatsın
Be-her şeb hâhiş-i bûs u kenârım varsa sendendir
Şehîd-i aşkın oldum lâle-zâr-ı dâğdır sinem
Çerâğ-ı türbetim şem’-i mezarım varsa sendendir
Gören sergeştelikde girdâb-ı dest zann eyler
Fenâ-ender-fenâyım her ne varım varsa sendendir
Niçün âvâre kıldın gevher-i gaitanın olmışken
Gönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir
Şafak-tâb eyledin peymânemi hûnâb ile sâkî
Sabâh-ı sohbet-i meyde humarım varsa sendendir
Sanadır ilticâsı Gâlibin yâ Hazret-i Mevlâ
Başımda bir külâh-ı iftihârım varsa sendendir
Şeyh Galip
Tedbîrini terk eyle, takdir Hudâ’nındır
Tedbîrini terk eyle, takdir Hudâ’nındır
Sen yoksun o benlikler hep vehm‐ü gümânındır
Birden bire bul aşkı bu tuhfe bulanındır
Devrân olalı devrân erbâb‐ı safânındır
Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır
Meyhâneyi seyrettim uşşâka matâf olmuş
Teklîf ü tekellüften sükkânı muâf olmuş
Bir neş’e gelip meclis bîhavf u hilâf olmuş
Gam sohbeti yâd olmaz, meşrepleri sâf olmuş
Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır
Ey dil sen o dildâre lâyık mı değilsin ya
Dâvâyı muhabbette sâdık mı değilsin ya
Özrü nedir Azrâ’nın Vâmık mı değilsin ya
Bu gâm ne gezer sende âşık mı değilsin ya
Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır
Mahzun idi bir gün dil meyhâne‐i mânâ’da
İnkâra döşenmiştim efkâr düşüp yâda
Bir pir gelip nâgâh pend etti alel‐âda
Al destine bir bâde derd u gamı ver bâda
Âşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır
Bir bâde çek, efzûn kap mecliste zeber‐dest ol
Atma ayağın taşra meyhânede pâ‐best ol
Alçağa akar sular, pay‐i hümâ düş mest ol
Pür çûş olayım dersen Gâlib gibi ser‐mest ol
Aşıkta keder neyler gam halk‐ı cihânındır
Koyma kadehi elden söz Pir‐i Mugân’ındır
Tabl-ı tehîden gümdür suhanler Bî-hûde Gaalib ef gaan edersin
Gencînen olsam vîrân edersin
Âyînen olsam hayran edersin
Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna
Baksan ne işler seyrân edersin
Saki keramet sende ya bende
Bahri habâba mihmân edersin
Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşni
Âteşle âbı yek-sân edersin
Ey huşk zâhid dem urma meyden
Dest-i duayı mercan edersin
Zâhid o meh-veş bir nurdur kim
Büttür demezsin îmân edersin
Mâdâm uçarsın gözlerde amma
Rûyun perî-veş pinhân edersin
Tabl-ı tehîden gümdür suhanler
Bî-hûde Gaalib ef gaan edersin
Etvâr-ı cerhe uy mevlevî ol
Seyrân edersin devrân edersin
Şeyh Galib
Hüsn ü Aşk, 151-208 Bölüm
151. Ol mevt hayât-ı câvidândır / Ger nefs için istene ziyândır
151. O ölüm, ebedî bir yaşayıştır, ama nefis için istenirse ziyandır.
152. Maksûd hemîn rızâ gerektir / Ol kasde dahı atâ gerektir
152. Maksat ancak senin rızanı kazanmak. Fakat bu maksada erişmek de senin lûtfunla olur.
153. Kaldı orada esîr-i hasret / Ne tâb-ı güzer ne fikr-i avdet
153. Aşk orada hasret esiri olup kaldı. Ne geçmeğe kudreti vardı, ne geri dönme fikrine düşmüştü.
154. Nutka gelip aşkar-ı gül-endâm / Dedi ne sebebden ettin ârâm
154. O gülbedenli aşkar söze geldi neden durup kaldın dedi. (Aşkar, kızıl renkli at)
155. Aşk eyledi dürr-i eski rîzân / Söz söyledi hemçü dürr-i galtân
155. Aşk gözyaşı incilerini döküp yuvarlanıp giden inci taneleri gibi sözlere başladı.
156. Gayret gibi yok per ile bâlim / Bu âteş ile nic’ola hâlim
156. Gayret gibi kanadım yok ki, Bu ateşle halim ne olacak benim?
157. Şâhin değilim ki edip âheng / Pervâz edeyim hezâr ferseng
157. Şahin değilim ki davranıp kanatlarımı açayım da uçup binlerce fersah yol alıp gideyim.
158. Aşkar süzülüp misâl-ı ankâ / Ol âteşe girdi bî-muhâbâ
158. Aşkar ankâ gibi süzülüp korkusuzca o ateşe girdi.
Âgâhî dâden-i Suhan be sûret-i Tezerv / Suhan’ın Sülün Şeklinde Gelip Aşk’ı Uyarması
159. Gûş etti ki bir tezerv-i ser-keş / Bu gûne verir peyâm-ı âteş
159. Serkeş yani baş çekmiş bir sülünün şu çeşit ateşli bir haber verdiğimi duydu.
160. Kim duhter-i şâh-ı Çîn’dir ol / Hüsn anlama nakş-ı kîndir ol
160. Diyordu ki : O, Çin şâhınn kızıdır; onu Hüsn sanma; kinin nakşıdır, yani kendisidir.
161. Ol duhterin adı Hüş-rübâdır / Âdem-küşdür perî-likâdır
161. O kızın adı Hüşrübâ (akıl kapan)’dır; peri yüzlüdür ama adam öldürür.
162. Bu bağa gelirse yarın ol mâh / Zât’üs-Suvere’ alır seni âh
162. Yarın o ay bu bahçeye gelirse eyvahlar olsun, seni alıp Zât’us-Suver’e götürür.
163. Aşk aklını başına edüp cem’ / Bî sûd idi liyk yandı çün şem’
163. Aşk, aklını başına topladı ama mum gibi yanmıştı bir kere; faydası yoktu artık.
164. Kaldı o gül-i harîm-i vuslat / Ol bağda hemçü bûm-ı gurbet
164. O vuslat harîminin gülü, o bahçede, gurbet baykuşu gibi kaldı.
165. Fi’l vâki’ o duhter-i semen-sâ / Ol bağı yine edindi me’vâ
165. Gerçekten de o yâsemin bedenli kız, gene o bahçeyi yurt edindi.
166. Elvân ile her gurûh-ı yektâ / Envâr-ı mücessem idi gûya
166. Eşi bulunmayan her bölük sanki çeşitli renklerle cisimlere bürünmüş nurlardı sanki.
167. Pertevleri kıldı reng der reng / Envâr-ı hayâli ceng der ceng
167. Işıkları; renk renk yaptı, hayâl nurları birbirine çarpmadaydı.
168. Ammâ ki zemîn-i kal’a-i pâk / Âyine idi çü akl-ı derrâk
168. O tertemiz kalenin zemini, her şeyi anlayan akıl gibi bir aynaydı.
169. Her aksden ol zemîn-i pür-nûr / Gösterdi hezâr rûh-ı mahşûr
169. O ışıklı yer, kendisine vuran her şeyden binlerce haşredilmiş can gösterdi.
170. Bir taht-ı münevver oldu peydâ / Ol pîr ile Aşk oturdu hemtâ
170. Nurlu bir taht peyda oldu. Tahta o ihtiyarla Aşk. beraberce oturdu.
171. Aldılar o şâhı eyleyip azm / Seyrâna o şehri kıldılar cezm
171. O padişah alıp şehri gezdirmeye götürdüler.
172. Her gûşede nice bağ ü bûstân / Her birisi reşk-i bağ-ı Rıdvân
172. Her bir bucakta nice bağ, bahçe vardı. Her bir bahçe cennet bahçesinin bile hasedini çekiyordu.
173. Gencîneler anda aşkâre / Memzûc idi cevhere sitâre
173. Oradaki defineler açıktaydı, mücevherler yıldızlara karışmıştı.
174. Bir nice umûr-ı gayr-ı ma’kûl / Her nazrada Aşk’a oldu mahsûl
174. Her bakışında Aşk’a, aklın almayacağı nice şeyler göründü.
175. Aşk etti bir iki saat âram / Tâ kim gele pîr vere peygâm
175. Aşk bir iki saat durdu, bekledi; o ihtiyarın gelip haber vermesini bekledi.
176. Bir gulgule koptu kasr içinde / Kim görmemiş idi asr içinde
176. Birden köşkün içinde öyle bir gürültü koptu ki âlem de o çeşit gürültü görülmemişti,
177. Âvâz-ı sürûr-ı nây u tunbûr / Bir velvele hemçü nefha-i sûr
177. Ney ve tanburların neşeli sesleri duyuluyordu. Sûr üfürülüyor gibi bir velveledir, kopmuştu.
178. Âvâze-i tabl-ı şâdmânî / Âsâr-ı neşât-ı câvîdânî
178. Sevinç davulları çalınıyor, ebedi sevinç belirtileri beliriyordu.
179. Bir perde açıldı nâ be-hengâm / Aşk oldu tahayyür ile sersâm
179. Beklenmedik bir anda bir perde açılıverdi. Aşk hayretler içinde kaldı, aklı başından gitti.
180. Bir hâl-i garîb oldu peydâ / Kim eylemez idi Aşk hulyâ
180. Görülmemiş, şaşılacak öyle bir hal oldu ki Aşk, bunu hayaline bile getirmemişti.
181. Kim gayret ü Hayret ile İsmet / Geldiler ana berây-ı hidmet
181. Gayret ile İsmet ona hizmete geldiler.
182. Hem dahı Suhan o pîr-i enver / Munlâ-yı Cünunda besberâber
182. Hem de Suhan, o apaydın ihtiyar, Cünun mollası ile beraber göründü.
183. Tebşîr kılıp Suhan mukaddem / Dedi ki eyâ hidîv-i ekrem
183. Önce Suhan müjdeledi, ey ulu emir dedi.
184. Bu hâli bilir misin hele sen / Sen kandasın ü dahı kimim ben
184. Bu hali bilir misin sen? Sen neredesin ben kimim?
185. Bu şehr ne şehr-i dil-sitândır / Bu bağ ne bağ u bûstandır
185. Bu şehir, gönül alan nasıl bir şehirdir, bu bağ, bu bahçe ne biçim bağdır, bahçedir?
186. Seyr ü seferin ne râhdandır / Zûr u hünerin ne şâhdandır
186. Nereden yola çıktın, hangi yoldan geldin? Kuvvetin, hünerin hangi padişahtan meydana geldi?
187. Yâdında mıdır Benî-Mahabbet / Nüzhet-geh-i Ma’ni cây-ı vuslat
187. Sevgioğulları, Mânâ gezinti yeri, o buluşma yeri alklında mı?
188. Bu işte o bağ-i bî-bedeldir / Bu hâne henüz ol mahaldir
188. Orası işte o eşsiz bahçe, bu ev hâlâ orası.
189. Kim bunda ne gûl var ne evhâm / Ne dîv-i siyâh u zişt peygâm
189. Burada ne gulyabani var, ne evham. Ne kapkara dev var, ne çirkin haber.
190. Ne âteş-i sihr ü ne şitâ var / Ne bîm-i helâk ü ne belâ var
190. Ne büyü ateşi var, ne kış. Ne ölüm baykuşu var, ne belâ.
191. Bil cümle neşât-ı câvidânî / Envâ’-ı sürûr u şâdmânî
191. Burada tamamıyle ebedîlik neşesi, sonsuz bir sevinç, zevkin sefanın çeşitleri var.
192. Fehmeyle ki bu garîb sırdır / Erbâb-ı ukûle müstetirdir
192. Anla bunu, görülmemiş eşsiz bir sırdır bu. Akıllılardan gizlidir.
193. Ben ol Suhan’ım ki edip ikdâm / Çehden sana râhı etdim i’lâm
193. Ben o Suhan’ım ki kuyuya vardım, sana kurtuluş yolunu bildirdim.
194. Câdûyı helâk eden ben idim / Bu yolları pâk eden ben idim
194. Cadıyı öldüren bendim, bu yollan temizleyen gene bendim.
195. O bülbül o tûtî-i suhan-gû / Hem ben idim ol tezerv-i dil-cû
195. O bülbül, o söz söyleyen dudu kuşu, o gönül alan, sevimli sülün hep bendim.
196. Ol pîr-i tabîb-i pâk-tıynet / Bendim sana eyledim delâlet
196. O yaratılışı temiz hekim de bendim, sana yol gösterdim.
197. Geldim yine da’vet-i visâle / Vâkıf olagör meâl-i hâle
197. Şimdi gene buluşmaya, kavuşmaya davetçi olarak geldim, artık bu halin ne olduğunu anla.
198. Bulmağa zuhûr bu mebâhis / Bir geç-nazar olmuş idi bâis
198. Bu şeylerin meydana gelmesine eğri, yanlış bir bakış sebep oldu.
199. Kim Aşk Hüsün’dür ayn-i Hüsn Aşk / Sen râh-ı galatda eyledin meşk
199. Çünkü Aşk Hüsn’dü, Hüsn de Aşk’ın kendisi. Sen ise yanlış bir yol tutmuştun.
200. Birlikte bu kıyl ü kâl yokdur / Ol farzda hîç muhâl yokdur
200. Birlikte bu dedikodu yoktur. O zanda olmayacak şey hiç bulunmaz
201. Var simdi onun, o melek yüzlü güzelin deger biçilmez güzelligini gör seyret.
202. Tâ cümle nihan iyân ola hep / Evvelki iyan nihân ola hep
202. Bütün gizli seyler açiga çiksin, evvelki açik olanlarin hepsi de gizlensin, silinip gitsin.
203. Hem-râhlarin bu râha erdi / Ask ancak o pâdisâha erdi
203. Seninle yoldaş olanlar, bu yola kadar geldiler o padişaha ise ancak Ask eristi.
204. Munlâ-yi Cünûn u Gayret İsmet / Hem kaldı girü Benî-Mahabbet
204. Cünûn mollası, Gayret, ismet, Sevgiogulları geride kaldılar.
205. Hem üns-i Suhan nihâyetindir / Bundan ilerisi Hayret’indir
205. Suhan’la arkadasligin sonu da burası, bundan ötesi Hayret’in işi.
206. Fi’l vâki’alıp o sahi Hayret / Açıldı sürâdikât-i vuslat
206. Gerçekten de Hayret o padişahı alıp götürdü, vuslat perdeleri açıldı.
207. Buldu bu mahalde kıssa pâyân / Bundan ötesi degil nümâyan
207. Hikâye de burada sona erdi, bundan ilerisi artık görünmez.
208. Sad şükr ola hayy-i lâ-yemûta / Kim erdi söz âlem-i sükûta
208. O ölümsüz diriye, Allah’a yüzlerce hamdolsun ki söz, sükût âlemine erişti