RSS

Etiket arşivi: Nuriye Zeybek

biraz sonbahardınız

biraz sonbahardınız
ne çok severdiniz harami rüzgârları
güz gülleri açarken gamzeler
yeşile yasaklı dallarınız
yaprak dökerdi en kuytunuza
bir bulut saklardınız gözlerinizde
hüzünlü şarkı gibi
yağardınız geceye

güneylere meylederken
ne çok hazana tutukluydu ayaklarınız
gezinir dururdunuz arka bahçemde
turnalar göçerdi düşlerimden
veda yorgunu gülüşünüzde bin bir sitem
eteklerine rüzgâr toplayan kadınlar

biraz fesleğen kokardınız
yüzünüz dört mevsim hüzün
anaydınız
kadınlığı yağmalanan
annem kadar cesur
ablam kadar yenik
asi değildiniz benim kadar hiç biriniz
sabrı kundak yapıp
yoksul gölgenizde
sevgiye aç bebeler emziren
gözleri bahar elleri çiğdem
tomurcuk memede umuttunuz

sadık yârdiniz
toprak kadar tanıdık
yokmuş gibi yaşardınız
sürgün yüreklerde
dişleri acıya milyon kez sıkılmış
otayamadığım yara
şiryanda kuruyan kandınız

namustunuz
namert diline perdesiz ev oldunuz
milyon kez
alnımın ortasında vuruldunuz
küfür küfür savruldunuz ahraz dağlara

kadındınız
kendi tenine yabancı
dilsiz ağıttınız
kına kokan türkülerde
saçlarınıza mevsimsiz düşen kırağı
tüm zamanlara mühürlü dudaklarınız
kırık aynalarda parçalarken yüzümü
ne çok batardınız can evime
biraz sonbahardınız
benim gibi
sapsarı susardınız
kifayetsiz şiirlerde

-şimdilerde toprak da ihanet eder oldu kendi özüne-

Nuriye Zeybek

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Ağustos 2013 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

suya düşen kir

ölüm replikleri sahne ötesi
yaşam oyununun perdesi zaman
kırlangıç yağmurları öğütür mevsim
“it ürür, yürür kervan”

zehir zıkkım, cadı iksiri kanar dudağım
uykulu gözlerim gök mavi safir
onur öykülere sürgün
hak, hukuk hakir

karanlığıma sarmaş dolaş düşse de iki damla çiy
süt beyaza öykünür masallarım

masumiyet sokağında buğu tüter suçluluk
saldırgan iştaha sunulur bikir
devasa anıtlara kazınsa da saygınlık
öz benlik fakir

saklı sarnıcında ruh yaralar ruh
kendi ekseninde ikiyüzlü dostluk
insan insana kir

çığlıklarım su yüzüne düşen kan
duygu havanında dövülür ezgi
dilimde es.kir
nemrut çarmıhlara asılır la
bir majör bemol yaratır hükümran
binlerce minör diyez fa.kir

ciğerler dolusu çoğullanır çirkef
hangi sabun temizler karayı
ucube kalem izlerini hangi peş.kir
aymaz ağızlarda yalanla çiğnense de yakamoz
suskun su bakir

soluk soluğa talan
kusmuk kusmuğa zikir
alın yüz arası körlük
algısız fi.kir
kir… kir…

suskuma aldanmasın akbaba
güle, bülbüle inat
anka kanatlarımda taşıyorum aşkı, kafdağı’ma
kafdağı’m yalnız değil…

nuriye zeybek

 
Yorum yapın

Yazan: 04 Ağustos 2013 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

Ah Fulya

ah fulya
eskisi gibi değil hiçbir bahar
hiçbir yağmur eskisi gibi yağmıyor
ılgıt ılgıt esmiyor hiçbir meltem
oysa kışın yanağında
ne çok baharı düşlemiştim
toprağa düşende cemre
sürgün verecekti umutlarım

bugünlerde ağzımda mürekkep tadı
yüreğimde doğmamış şiirlerim
alıp başımı ne çok gidesim var
bir akşam sular uyuduğunda
hüzzam bir şarkı vurduğunda kıyılarıma
yıldız asıp saçlarıma
vursam kendimi yollara
yürüsem diyorum
yürüsem
kan otursa ayaklarıma

ah fulya
ihanetin yağdığı yerdeyim
ölü turnalar düşüyor diyarıma
hiçbir kervana yetişemiyorum
hiçbir kuş konmuyor dalıma
ha deyince ulaşmıyor selâmlar
hercailer açmadan soluyor
şakağından vurulmuş tüm umutlar
gitsem olmuyor, kalsam olmuyor
ellerim tütün sarısı fulya
nikotinle sarıyorum acıyan yanlarımı
ha deyince kapanmıyor bu yaralar

ah fulya
bugünlerde elvan baharlar bana göre değil
zehir çiçek açar zakkumda
köstebek dadanmış irem saklı kuytularıma
nemrutun gözündeki kara sürülmez mi dîdâra
gözler âmâ diller lâlsa vaktidir gitmelerin
belki de
usulca süzülüp kapılardan
geldiğim gibi gitmeliyim

açma fulya
rengini ayrılıklara sakla
dinle, ayaklarımı çağırıyor çağla
açma fulya açma
belki başka baharlara

07 Mart 2007

Nuriye Zeybek

 
1 Yorum

Yazan: 30 Mart 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler: