RSS

Etiket arşivi: Cevat Çapan

Duyulan Gülümseyişi Yaprakların

Duyulan gülümseyişi yaprakların,
Yalnızca bir esintisin sen.
Ben seni seyrediyorsam, sen de beni,
Kimdir ilk gülümseyecek olan?
Gülüyor şimdi ilk gülümseyen.

Gülüyor ve hemen bakıyor
Baktığı belli olmasın diye
Aralarından rüzgârın estiğini
Hissettiğiniz yere. Bir rüzgâr
Bütün bunlar, bir gizlenme.

Ama o bakış, o uzun uzun bakış
Bakmadığın yere, geri geldi;
Ve biz durmuş konuşuyoruz
Hiç konuşulmamış olanı.
Bu bir son mu yoksa bir başlangıç mı?

Fernando Pessoa

 
Yorum yapın

Yazan: 26 Ağustos 2023 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler: ,

I. HİÇ KOYUN GÜTMEDİM BEN

Hiç koyun gütmedim ben,
ama onlara göz kulak olmuş gibiyim.
Ruhum bir çoban gibi,
Rüzgârı ve güneşi bilir,
Ve ele ele yürür Mevsim’lerle
Onları izlemek ve dinlemek için.
İnsansız Doğa’nın olanca dinginliği
Benimle yan yana oturmaya gelir.
Ama hüzün içindeyimdir ben,
İmgelemimizdeki günbatımı gibi,
Hani karşı ovanın dibine bir serinlik iner de
Pencereden içeri giren bir kelebek gibi
Gecenin geldiğini hissedersin.

Ama huzur vericidir hüznüm,
Çünkü doğaldır, yerindedir,
Ruhun var olduğunu düşündüğünde,
Ellerin ne yaptığını düşünmeden
Çiçek toplaması gibi
Ruhun hissetmesi gereken bir duygudur bu.
Yolun dönemecinde
Çalan koyun çanları gibi
Mutludur düşüncelerim.
Yalnız ben üzgünümdür
onların mutluluğunu bildiğim için.

Çünkü eğer ben bunu bilmeseydim,
Hem mutlu hem de üzgün olacaklarına,
Mutlu ve sevinçli olacaklardı.
Rüzgar hızlanıp yağmurun şiddetleneceğini haber verdiğinde nasılsa,
Düşünmek de tedirgin edicidir yağmurda yürümek gibi.
Tutkum ve isteklerim yok benim.
Şair olmak bir tutku değil benim için
Bu benim yalnız olma yolum.

Ve eğer zaman zaman hayalimde bir kuzu olmak
(Ya da bütün bir sürü olup bütün yamaca yayılmak
Ve aynı anda bir çok mutlu şey olmak) istiyorsam,
Gün batarken yazdıklarımı hissettiğim
Ya da ışığın üzerinden bir bulutun eli geçtiği
Ve otların üzerinden bir sessizlik akıp gittiği içindir bu.
Bir şiir yazmak için oturduğumda
Ya da caddelerde ve sokaklarda dolaşır,
Kafamdaki dizeleri kâğıda geçirirken
Bir çobanın değneğini hissederim elimde
Ve kendi gölgemi görür gibi olurum
Bir tepenin yamacında,
Sürümü dinler, düşüncelerimi seyrederken
Ya da düşüncelerimi dinler, sürümü seyrederken.
Söylenenleri anlamayan biri gibi belli belirsiz gülümsüyor
Ve anlıyormuş gibi görünmeye çalışıyorumdur.

Beni okuyacak olan herkesi selamlıyorum
Geniş kenarlı şapkamı onlara eğerek
Beni kapının önünde gördüklerinde
Ve otobüs, tepenin doruğuna tırmanırken.
Onları selamlayıp Güneşli günler diliyorum,
Yağmur gerekiyorsa yağmur ve evlerinde,
Açık bir pencere önünde oturup
Şiirlerimi okuyacakları en sevdikleri koltuğu diliyorum.
Benim şiirlerimi okurken de,
Doğal biri olarak düşünsünler beni-
Söz gelimi, çocukken oyundan yorulduklarında
Gölgesine çöküp oturdukları ve sıcaktan
Terli alınlarını çizgili gömleklerinin
Yeniyle sildikleri yaşlı bir ağaç olarak.

II. GÜNEBAKAN GİBİ KESKİNDİR BAKIŞIM

Günebakan gibi keskindir bakışım
Çoğu zaman yollarda dolaşırım
Sağa, sola, bazen de dönüp
arkama bakarak…
Her an gördüğüm şeyi
Eskiden hiç görmemişimdir,
Dikkatliyimdir de bu konuda.
Bilirim bir çocuğun doğarken
Duyduğu o büyük şaşkınlığı.
Hissederim her an dünyanın
O sonrasız yeniliğine doğduğumu…

İnanırım Dünya’ya bir papatyaya inandığım gibi,
Çünkü görürüm onu ama düşünmem.
Çünkü düşünmek anlamamaktır…
Onu düşünmemiz için değil,
(Düşünmek iyi görememektir)
Biz ona bakalım ve onunla uyum içinde
Olalım diye yaratılmıştır dünya.
Felsefem yok, duyularım var benim…
Doğadan söz ediyorsam, onu bildiğimden değil,
Sevdiğimdendir bu, onu sevmemin nedeni de
Sevenin neyi sevdiğini, niçin sevdiğini
Ve sevginin ne olduğunu asla bilmemesidir.

Sonu olmayan bir masumiyettir sevmek
Tek masumiyet de hiç düşünmemek…

Fernando Pessoa
Çeviri: Cevat Çapan

 
 

Etiketler: ,

Kaçış

Bundan başka bir şey değildi aşkımız;
gider, dönerdi gene ve bize
gözleri kapalı, uzak, çok uzak
mermerleşmiş bir gülümseme getirirdi
yitik sabahın otunda
garip bir deniz kabuğu
ruhumuzun inatla açıklamaya çalıştığı.

Bundan başka birşey değildi aşkımız;
sessizce yoklardı çevremizde ne varsa,
açıklamak için ölmek istemeyişimizi
bunca coşkuyla.

Ve tutunduysak başkalarının bellerine,
vargücümüzle sarıldıysak boyunlarına,
soluğumuz karıştıysa
bir başkasının soluğuna,
ve yumduysak gözlerimizi, bundan başka
bir şey değildi;
bu derin acıydı yalnız, tutunabileceğimiz,
kaçışımızda.

Yorgo Seferis
Çeviri: Cevat Çapan

 
 

Etiketler: ,

GÖKKUŞAĞININ ALTINDA

Bilinmez, bir beklediği var mıydı
o uzun yolculuğun kimsesiz bir durağında.
Yolda kalmış hurda bir kamyonun sönük
farları gibiydi gözleri.

Karşı köprü altında yanıp sönerken
dereye vuran gölge,
o kıraç yamaçta, umutsuzca bir umutla
beklemişti habercisini.
“Gömdüm, ” dedi, “kendimden önce
derinlerdeki izleri.
Artık hiçbir şeyim yok karanlığa katacak
kendi yanılgılarımdan başka.”
Elinden tutup yavaşça, dağılan sisin ötesinde
beliren adaları gösteriyorum şimdi karşı kıyıda.
Bir kadın çamaşır asıyor balkonda,
bir çocuk ıslık çalıyor; dalarken
batık bir gemiden saçlarına takılan
yosunları temizlerken.
Her şey çok yakındaymış gibi,
ayrıntılar şaşırtmıyor bizi
bu sessiz buluşmada.

Unutulmış sesler yankılanıyor bulutlu dağların
ardında.

Cevat Çapan

 
 

Etiketler:

Arama

Ayak seslerimiz duyulmayacak o karşılaşmada…


Ruhlarımızı kaybetmişiz de
(Yürüdüğümüz sokaklarda, gecelediğimiz evlerde)
Onları arıyoruz sanki…
Sanki sokaktan eve dönüp ışıkları yakmış
Konuşuyoruz, eskiden olduğu gibi — dolaşarak
Ya da bir gürültüye kulak vermek için durarak.


(Küçük gürültüleriz biz, gürültü ederiz,
Küçük kanatlarız biz, havaya çarparız…)


Birbirimize dokunur sonra uzun zaman susarız
Yüz yüze eğilip birbirimizi tanımak için.


(Sonu olmayan gizli bir ilişkidir tanışıklığımız…)


Uyku yavaş yavaş gelir ve sarar bizi.


Tanıdığımız yüzler, dokunduğumuz eşya,
Bir yüzden kalan izler, buluşmalar, yanıp sönen
bakışlar,
Yüreklerimizde ışıldayan yeryüzü,
Girip çıplak ruhlarımıza bir bir onları paylaşırlar…


Bilmiyorum estirdiğimiz rüzgâr mı bu
Küçücük çığlıklarla doldurduğumuz
Yürüdüğümüz sokaklarda, gecelediğimiz evlerde
Şimdi bize yas tutan.


Bilmiyorum kar mı bu bizi örtmeye gelen…


(Nerede bulacaklar bizi sabah olunca, çanlar
çalmaya başladığı zaman?…)

Yorgo Temelis

 
 

Etiketler: ,