RSS

Etiket arşivi: Sergey Yesenin

Anneme Mektup

Sağ mısın henüz ihtiyarcığım?
Ben de sağım. Selam, selam!
Döksün çatısından yuvacığının
O betimsiz aydınlığını akşam.

Duyuyorum özenip tasanı gizlemeye,
Kederleniyormuşsun benim güç yazgıma,
Sık sık çıkıyormuşsun yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.

Ve akşamın mavi karanlığında sana
Sık sık görünüyormuş bir acıklı düş:
Meyhane kavgasında birisi güya
Fin işi bıçağını yüreğime gömmüş.

Değil anacığım! Dinsin gözünde yaş.
Başka şey değil bu, acı bir karabasan.
Olmadım daha öyle sefil bir ayyaş,
Hiç ölür müyüm sana kavuşmadan.

Eskisi gibiyim yine, öyle sevecen ve sıcak
Ve yalnızca bir düşte yanıyor yüreğim,
İçimde başkaldıran özlemle çabucak
Alçacık evimize döneceğim.

Döneceğim, baharın ak bahçemizde
Salınınca dallar dört bir yandan.
Ancak sen uyandırma beni sekiz yıl önce
Uykumu böldüğün gibi gün ağarmadan.

Uyandırma o düşler içinde gideni,
Dalgalandırma o gerçekleşmeyeni,
Çok erken bir bitkinliği ve yitimi
Çekmek beklermiş yaşamda beni.

Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik olsun!
Eskiye dönüş hiç yok artık.
Sensin tek dayanağım ve avuntum,
Tek sensin bana betimsiz aydınlık.

Unut, son ver artık tasanı gizlemeye,
Kederlenme benim güç yazgıma.
Öyle sık çıkma yolumu gözlemeye,
Bürünüp eski moda harap urbana.

Sergey Yesenin
Çeviri: Azer Yarananneme_mektup

 
 

Etiketler:

Serseri

Islak süpürgesiyle yağmur süpürür
Döküntüsünü kırlarda söğütlerin.
Tükür yaprakları rüzgâr, öbek öbek tükür!
Ben de senin gibi bir serseriyim.

Tembel yürüyüşlü mandalar gibi
Sık ve mavi ormanlarda ağaçların da
Gömüp dizlerine dek gövdelerini
Böğürmeğe koyulmasını isterim.

Rusya, ormanlar ülkesi Rusya’m benim!
Ben seni çığırmış olan tek ozan,
Nanelerle rezedelerle besledim
O hayvanî hüznü şiirlerimden taşan.

Çoktan solup gitti başımdaki çalılık çoktan,
Şarkıların zindanında işte çürümekteyim.
Gönül sürgününde değirmen taşını mısraların
Döndür babam döndürmeğe mahkûm edildim.

Ama sen gene korkma tükür deli rüzgâr
Yapraklarla ört üstünü çimenlerin.
Bak bana hâlâ “şair” diyorlar
Oysa ben de senin gibi bir serseriyim.

Sergey Yesenin
Çeviri: Attila Tokatlı
                               

 
Yorum yapın

Yazan: 29 Haziran 2013 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler:

Sevgilinin elleri bir çift kuğu

Sevgilinin elleri bir çift kuğu,
Saçlarımın altınında yüzüyor.
Bu dünyada her insanoğlu
Kendi aşk şarkısını söylüyor.

Bir zamanlar uzaklarda ben de söylerdim
Ve aynı şarkı şimdi dilimde,
Bu yüzden soluklanıyor derin,
Yumuşacık söz, ince esrikliğiyle.

Bütün sevgiyi akıtırsa ruhun pınarı
Yürek olur bir külçe altın,
Ancak şimdi ısıtmıyor şarkıları
Ayışığı, sıcaklığıyla Tahran’ın.

Bilmem, nasıl geçeyim yaşam yolunu,
Kül mü olayım okşayışlarında Şahanenin,
Yoksa yaşlılığın eşiğinde bir gün ruhumu
Gereyim mi anısıyla şarkılı yiğitliğin.

Herkesin bir kendi yürüyüşü var
Kimi göze, kimi kulağa iyidir.
Bir İranlı besteliyorsa kötü şarkılar,
Demek asla Şirazlı değildir.

Bu şarkılar içinse benden söz açınca,
Şöyle deyin, duysun her insanoğlu:
Daha ince ve güzel şarkı söylerdi ama,
Kıydı ona bir çift kuğu.

Sergey Yesenin
Çeviri: Azer Yaran


 
Yorum yapın

Yazan: 29 Haziran 2013 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler:

Kara Adam

Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı.
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğünde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü?

Başım çırpıyor kulaklarımı
Kanatçıkları gibi bir kuşun.
Boynumun üzerinde ayaklarını
Gücü yok göstermeye uzaklardan.
Kara adam
Kara, kara
Kara adam
Yerleşiyor yatağımın kenarına
Kara adam
Uyku vermiyor gece boyunca.

Kara adam
Murdar bir kitapta gezdiriyor parmağını
Ve yüzüme mırıldanıyor burnundan
Ölünün başucunda bir rahip gibi
Bildiriyor bana yaşamını
Bir düzenbazın, sefihin,
Acıyı ve dehşeti yığıyor ruhuma
Kara adam,
Kara, kara!

“Kulak ver, dinle – diyor,
Solumayla mırıldanıyor yüzüme –
Olağanüstü düşünceler ve
Planlarla dolu kitap.
En ağulu türden
Yağmacıların ve şarlatanların
Ülkesinde yaşadı
Bu adam.

Bu ülke aralık ayında
Kar şeytanca arı düşer
Ve neşeli çıkrıkları
İşletir fırtınası.
Bu adam bir macerasever,
Ama pek yüksek
Ve seçkin markası.
İnce o, sevecen,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi.

Mutluluk – der –
Usun ve ellerin uzluğudur.
Çirkin ruhlar bütün
Biçilmiştir bahtıkaralara.
Zararı yok
Varsın sayısız acı
Doğursun kırık
Ve yalan davranışları.

Fırtınalarda, tipilerde,
Buzlu ayazında günlük yaşamın,
En ağır kayıplarda
Ve sana hüzün çöktüğü zaman
Görünmek arı ve gülümser,
En yüksek sanattır dünyada.”

Kara adam
Yüzümde bakışlarını donduruyor.
Ve uçuk bir mavilikte
Kısıyor gözlerini
Hatırlamak istiyor sanki
Bir hırsız ve düzenbaz olduğumu,
Acımasız ve yüzsüz
Soyup soğana çevirmişim birilerini.

Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı,
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğsümde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü.

Gece ayaz
Rahat durgunluğunda kavşak.
Önünde yalnızım pencereciğin,
Ne bir konuk, ne bir dost bekliyorum.
İşliyor ovanın yüzeyine
Serpiştiren yumuşacık kireç,
Ve ağaçlar, gelmişler dört taraftan
Bekleşen atlılar gibi bahçemize.

Bir yerlerde ağlıyor
Uğursuz gece kuşu
Avluda ağaç atlılar
Ekiyorlar toynak seslerini.

Ve işte bu kara adam
Yerleşiyor benim koltuğuma,
Hafiften kaldırıyor silindir şapkasını
Ve özensizce ayırıyor redingotunu.

“Kulak ver, dinle! –
Homurdanıyor, dikiyor bakışlarını,
Eğiliyor gövdesiyle
Hırıldıyor daha yakından.
Ben görmedim hiçbir zaman
Hergeleler arasında
Böyle aşırı ve sersemce
Acı çeken birini uykusuzluktan.

Diyelim, ah ben yanıldım!
Bugün ayışığı var ne olsa.
Daha ne gerekiyor bu dünyaya
Sarhoş bir titreme sarmış iliklerini?
Gizlice apansız anaç ve semiz
Kalçalarıyla salınıp gelse o kadın,
Okur muydun sen
Süzgün ve mahmur liriklerini?

Ah, şair milletini seviyorum,
Seviyorum bu tuhaf topluluğu.
Onlarda gönlüme yakın
Bir öyküyü buluyorum daima,
Uzun saçlı, umacı yüzüyle
Sivilceli bir kursiyer kızın
Evrenden söz etmesi gibi dökerek
Kan döker gibi cinsel bir bitkinliği.

Bilmiyorum, hatırlamıyorum,
Kasabalardan birinde,
Belki Kaluga’da,
Ve belki, Ryazan’da belki,
Yaşıyordu yoksul
Bir köy evinde
Sarı saçlı
Mavi gözlü bir çocuk…

İşte büyüdü o çocuk,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi.”

Kara adam!
Sen iğrenç bir konuksun.
Uzun süredir yaygın
Bu ünün senin.
Çıktım çileden, cinlerim başımda,
Yüzünün ortasında uçtu bastonum
Burnunun tam köküne…


…Ay öldü,
Mavileniyor pencerede tan.
Ah, sen, gece!
Ne diye, gece, her şeyi yıktın!
Ayaktayım, başımda silindir şapkam.
Yanımda yok kimse.
Yalnızım.
Ve kırık ayna.

Sergey Yesenin
Azer Yaran

                               
 
Yorum yapın

Yazan: 29 Haziran 2013 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler:

Elveda Bakü

Elveda Bakü! Seni bir daha görmeyeceğim.
Şimdi yürekte korku, yürekte hüzün
Elimin altında sancılı ve yakın yüreğim
Etkisinde yalnızca “dost” sözcüğünün.

Elveda Bakü! Türk mavisi elveda!
Tükeniyor gücüm, soğuyor kanım.
Götüreceğim mutluluk gibi ta mezara
Balahan mayısını, dalgalarını Hazar’ın.

Elveda Bakü! Elveda sade bir şarkı gibi!
Son kez kucaklıyorum dostumu işte
Başını altın bir gül gibi
Sevgiyle eğsin diye leylak rengi siste.

Sergey Yesenin

Çeviri: Uğur Büke

 
 

Etiketler: