§ kullarını tanıdım, sessizlikten hoşlanmayanları
kendi gözü, kendi kulağına göre sana şekil verip
verdiği şekle göre hayal kuran kullarını tanıdım
sözünle değil, sözünün yorumuna ulaşmaktan yoksun
yoksun sözün işaret ettiği içerikten
ama ezberin çizdiği sınırda yaşayanları
kendi sesine rabita olmuş kullarını tanıdım… rakipler, geride bırakılanla beslenir
kitaba değil, telkine gereksinim duyar yoksul ruh
“Kahra alkış, gurûra secde, kerem
Za’f ü zilletle dâima tev’em;
Doğruluk dilde yok, dudaklarda;
Hayr ayaklarda, şer kucaklarda.”
kendi kurgusuna tavaf edip kalabalıkta vücut bulanları
senden bahsederken, sanki senin sahibinmiş gibi konuşanları
ve onların çıkarlarına göre karar veren bir varlıkmışsın gibi sen
ve onların adamıymışsın gibi tavır takınanları
başkasının sırlarını merak edenleri tanıdım
dile getirilemeyen acılara vakıf olmak
zayıfların ahlakıdır ve özel işleri için örgütlenmek
ve seni bu örgütün teorisyeni kılmak
polemikle kimlik edinmeye çalışanları tanıdım
kişisel tarihlerini silip baştan yazanları
şirin görünerek insanın etini burarlar
sonra insanı sınıflara ayırırlar,
elmadan olma ya da zerdaliden biçiminde
zekâta muhtaç ve “ermeni dölüsün” diye..
terk ederler ölü bedeni yazıda öyle kefensiz
yine de giderken “süzülmüş benizliler”, “kerpiçten evlere”
“Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz.”
§ “tanrı görür”, “tanrı işitir” de.. neden
“tanrı fotosentez yapar” değil..
bitkilerin, söz gelimi otların ya da
milyonluk manzara için kesilen ağaçların
değil de neden günahkârların
gereksinimi var bir tanrının şefkatine..
neden yasa kavramıyla değil de
kararsızlık mucize denilerek
tanımlanır senden gelen emare..
sonsuz zorunlulukta neden durulmaz mesela
ona ait olanın ona neden verilmediği hususunda
her bir nesnenin doğasına ait doğada
göz ile kulağın yeteneğinde değil
ümmet fikrinde hiç değil..
bütün mesele
kendi kendinin nedeni olabilmekte…
sahibim yok
arkam kalam yok
kapımı çalan yok
bu denli olduğum için olduğumda
yalnızlıktan olma bir kudret
olmak zorundayım
sonsuz zorunluluktan olma
olduğu gibi tıpkı ayrık otunda
ama “ayrık” nitelemesi onun doğasına ait değil
§ kurumuş ot olmak istedim.. kuru ve ot
ama kökünden koparıldığı ya da ayıklandığı için
kurumuş olan ot değil
toprakta bir varlık olarak kurumuş ot
başlangıçtan beri peşimi bırakmadı bu imge
saplantı imgeleri demek de mümkün
sevdim ama bununla birlikte, severim hâlâ
böyle inmesini kendimi kazarak imgenin gerisindeki nedene
kurumuş ot olmak istedim toprağın üzerinde
toprakta uykuya yatar gibi yatmak
uykudan sonra tekrar geri dönmek
içindeki cereyandan arınmış
toprakla yalıtılmış bir tinle
bilir kurumuş ot baharda tekrar döneceğini
sonsuzluğun zorunluluğuna ait bir belirti olarak
toprağın sadakatini
ve varlığındaki tekerrürü
sessizlikte yaşar kurumuş ot.. yerin zemininde…
sahibi yok
eşrefi mahlukat da değildir kurumuş ot
kurumuş ot olmak istedim
içi yok kurumuş otun
hafızadan yükü yok
yürümesi gereken bir sokak
evi yok sonunda dönmesi gereken
ne var ise o var ondan ibaret kendi varlığında
fakat kurumus ot biliyor tekerrürdeki sonsuzluğunu
benim tekrar edecek baharım yok
Yücel Kayıran
Efsus’a Yolculuk