RSS

“Babamın yanına gitmek istiyorum.”

24 Kas

mn-106

İlkokul birinci sınıfa giden bir çocuğun ne derdi olabilir ki… Öğretmen biraz fazla ödev veriyordur, kalemi zor tutuyordur, harfleri birbirine bitiştiriremiyordur, okulda bir arkadaşına canı sıkılmıştır ya da ne bileyim yaramazlık yapmıştır da annesi ceza vermiştir, babasına küsmüştür, kardeşiyle kavga etmiştir… Ne derdi olabilir ilkokul birinci sınıfa giden altı yaşında bir çocuğun…

Bu sabah babaannesiyle birlikte muayene olmaya gelen Mehmet altı yaşında, ilkokul birinci sınıfa gidiyor. Geçen hafta aşı olmuş, kolu şişmiş, boğazı ve kulağı ağrıyormuş, ateşi de yükselmiş. Babaannesi anlatıyor.

Mehmet, solgun biraz gülümsemiyor, benden korkmuyor muayene olurken, itiraz etmiyor, ağlamıyor, nazlanmıyor. Önden iki süt dişi düşmüş, yenileri çıkacak daha güzel dişlerin olacak diyorum gülüyorum, hiç tepki vermiyor. Babaannesi anlatıyor. ‘’Yemek yemiyor doktor hanım ama çikolata cipse hayır demiyor.’’

Benim de oğlum bire gidiyor biliyor musun diyorum Mehmet’e. ‘’Senin de öğretmenin çok ödev veriyor mu?’’ Yine babaannesi anlatıyor. Mehmet’le konuşamıyorum. Soluk ve halsiz… Bademcikleri şişmiş, kulağında da iltihap başlamış, ciğerlerinde bişey yok, antibiyotik başlayacağım bir hafta sonra kontrole gelin diyorum babaanneye. Mehmet’e de çikolata ve cipsi azaltmasını meyve yemesini söylüyorum, ‘’daha çabuk iyileşmelisin’’…

Babaanne anlatıyor. ‘’Dün tansiyonum yirmiye çıktı doktor hanım, o kadar çok ağladı ki Mehmet. ‘’ Hastalığına yoruyorum içimden, bilemem ki… Merak etmemesini, inşallah ilaçlarla düzeleceğini, düzenli kullanmaları gerektiğini filan söylüyorum yine. ‘’Tansiyon ilaçlarınızı hergün alıyorsunuz değil mi?’’

Babaanne anlatıyor. ‘’Dün misafirliğe gitmiştik Mehmet’le. İçerde çocuklarla oynuyordu. Arkadaşları koşarak yanıma geldiler. Mehmet camdan aşağı atlayacak diye bağırıyorlardı. ‘’ Fısıltıyla anlatıyor babaanne. Mehmet duymasın diye. Niye yaptın oğlum diye sormuş. Babasının yanına gitmek istiyormuş Mehmet. ‘’Babamın yanına gitmek istiyorum.’’ Fısıltıyla soruyorum, ‘’Mehmetin babası nerede?’’ ‘’Öldü’’ demiyor babaanne. Sağ avucunun üzerine kafasını yatırıyor gözlerini kapatıyor, yine fısıltıyla ‘’iki sene önce’’ diyor. Gözleri kıpkırmızı oluyor birden fakat ağlamıyor Mehmetin yanında. Arada dönüp Mehmetin başını okşuyor. Gülerek, çikolatayı cipsi az yesin di mi doktor teyzesi deyip bana dönüyor. Gözleri kan çanağı…

Bu sabah ilkokul bire giden altı yaşında bir çocuğu muayene ettim. Solgun ve mutsuzdu. ‘’Babamın yanına gitmek istiyorum. Camdan atlarsam ölürüm siz de beni babamın mezarının yanına gömersiniz.’’ demişti, bir gün önce onu pencerenin önünde yakaladıklarında. ‘’Ne yapalım doktor hanım?’’ diye soran babaannesine bir profesyonel(!) olarak söylemem gerekenleri söyledim. Fakat çok uğraşsam da Mehmet’in yüzünü güldüremedim.

‘’Yetimin başını okşamak’’ yetimi güldürmek yetimi mutlu etmek… Bitmek bilmeyen savaşlar, savaş coğrafyalarının yetim çocukları, çocuklar… Gülen çocuklar, ağlayan çocuklar, ölen çocuklar… Üç noktalı yerleri doldurmuyorum. Bütün gün doldurmaya çalıştım yapamadım.

Sadece…

İnsan ömrü uzun bir cümle. Noktadan önce cümle içinde kullanmamız gerekenler var. Yetim başı okşamak da onlardan biri…

Masamın üzerindeki şekerlikte şeker kalmamış. Çekmecemdeki balonlar bitmiş.Biliyorum Mehmetin bir balon ya da şekerle halledebileceğimden büyük sıkıntıları var. Fakat şeker çikolata ve balonlar güzel başlangıçlardır.

Ben bugün hazırlıksız yakalandım. Mehmet odamdan bir kere bile gülümsemeden çıktı.

Zehra Betül

zehra-betülbabamin-yanina-gitmek-istiyorumbir-baba-yikilirsa-dunya-yikilir
 
 

Etiketler:

Yorum bırakın