RSS

Etiket arşivi: İbrahim Çolak

İyi Notlar

Lise yıllarında bir gün ilkokul öğretmenimiz arkadaşım Reşit ile benim, yerine iki gün öğretmenlik yapmamızı teklif etmişti. Öğretmenlikten ziyade sınıfa göz kulak olacaktık. Sabah okulun bahçesinde buluştuk. Öğretmenimizle beraber önce müdürün yanına çıktık. Daha sonra sınıfa indik beraberce. Öğretmenimiz öğrenciler ile tanıştırdı bizi. Yaramazlık yapmamalarını öğütledi. Beni utandırmayın dedi ve gitti.

Sınıfın mevcudu kırk kişi kadardı. Şehrimizin varoşlarına yakın bir mahalle ilkokulunun birinci sınıfıydı. Öğretmenimiz -ömrü uzun olsun Halis Yakupoğlu- Reşit ile bana da bir- kaç öğüt vermiş, aynı sınıfı ikinci keredir okuyan, sıfır numara tıraşlı ve başında sayısız yara izi olan Rıfat’tan gözünüzü ayırmayın, hatta biriniz yalnız onunla ilgilenin demişti. Çocuk baştan aşağı problemdi. Bıkıp usanmadan yaramazlık yapıyor, arkadaşlarımı rahatsız ediyor ya da onları da kışkırtıyordu. Dayak atmayacaktık! Ama ne gezer. Öğretmenliğe başlamamızın üzerinden daha iki ders geçmeden Rıfat Reşit’i çileden çıkarmış, bana “İbrahim sen al bunu bahçeye çık, yoksa ben çocuk katili olacağım!” demişti.

Rıfat öyle ufak tefek sopa-dayak olaylarını aşmış, hatta bizim çömezligimizle alay edercesine sırnaşık sırmaşık gülüyor ve bizi çileden çıkarıyordu. Koca sınıfla uğraşmaktan daha çok yormuştu bizi Rıfat

Çocuk katili olmadan ve elimizden bir kaza çıkmadan iki bitirmiştik!

Yıllar sonra, şehrimizin bulvarında genç bir delikanlı olarak yaklaştı yanıma. “Abi beni tanıdın mı?” Tanımamıştım. İki günlük öğretmenliğin yegâne öğrencisi Rıfat, dalyan gibi bir genç olmuştu. Askere gitme öncesindeydi. Çay bahçesine oturup uzun uzun konuştuk.

Çocukluğum durmadan kanayan bir yara gibiydi, dedi. Babası ilkokula başlamadan ölmüştü. Daha sonra iki üvey babası olmuştu. Biri alabildiğine sarhoş digeri alabildiğine gamsız ve duyarsızdı. Değiştirilen evler, üvey kardeşler, yeni yeni komşular, akrabalar ve okullar. Mutlulukta ve okulda gözüm olmamıştı dedi. Bilinçli değildim ama o yıllarda ben yalnızca günü kurtararak yaşamaya çalışmıştım.

Zor ve mağdur bir hayatı göğüslemişti.
Rıfat anlatıyordu ve gözleri yağmura tutulmuş kirazlar gibi ıslanmıştı

Ayrılmamıza yakın -ki her ikimizin de gözleri iyice buğulanmıştı- “Abi” dedi, incinmiş ve incelmiş sesiyle… “Okulun bahçesinde başımı okşamış ve bana simit almıştın. Çocuksu sevincimle ağlamıştım. Ama sen benim arkadaşlarıma kavga ettiğim için ağladığımı sanmıştın.”

Ağlamıyordum ama yaşlar akıyordu gözlerimden. Sımsıkı sarıldım koca delikanlıya. “Beni affet koca oğlan” dedim. Alnından öperek vedalaşmıştım tek öğrencimle.

Yürüyor ve düşünüyordum, güçlüyken, öfkeliyken ve mağrurken tanıyordu bizi insanlar ve hiç de iyi notlar almıyorduk.

İbrahim Çolak
Kağıttan Geminin Kaptanı

Abdullah Harmancı’nın “seni ne ihtiyarlattı” sorununun bendeki cevabi İhtiyar Kitapçı’nın “yorduklarımız inşallah bizi afteder”, cümlesi olmuştur. Twitter’a “İnsan insanı yorar” yazmıştım da İhtiyar altına bunu yazmıştı. O gün ihtiyarladım işte. O cümleyi okuduğumdan beri yeni biri oldum. Artık insan insanı yorar gibi beylik laflar etmiyor, aklıma hep yorduklarımla nasıl helalleşeceğim geliyor. Dünde kalanlar için birşey yapmasam da kimseyi yormamaya çalışıyorum. 31/05/2019

 

Etiketler:

Sınıfı geçmek için dua

kendimden başka
kimseye kızmıyorum
kendime yakıştırmadığım her davranış
her söz
kalbimi
içinde Yusuf’un olmadığı bir kuyuya düşürüyor
yaşamaktan
sınıfta kaldım
oysa
sınıfımı geçmek için anneme söz vermiştim

ölüm hak, ecel gerçek
ancak merhametsizlikten de
ölüyor insanlar

omuzlarımda dağlar
avuçlarımda ardıç kuşu
taşıyorum
ve kalbimde umudum

Allah’ım…
her hatamdan sonra merhametinle
yeniden fırsat veriyorsun
utanıyor, nadim oluyor ve şükrediyorum
konuşmaya sözüm, başımı kaldırmaya yüzüm yok.

Allah’ım…
gönlümü, davranışlarımı, sözlerimi
sıraya koymama yardım et
günahkarım, başım önümde, mahcubum
cennetinden
ayakta duracak kadar bir yer istiyorum.

İbrahim Çolak

 

Etiketler: