RSS

Etiket arşivi: Barış Pirhasan

Yaşlı Bir Adam

Gürültülü kahvenin içerlek odasında
yaşlı bir adam, masada iki büklüm;
önünde bir gazete, yapayalnız.

Sefil yaşlılığın ezikliği içinde
düşünüyor, ne kadar az çıkardı hayatın tadını
güçlü olduğu yıllar, yakışıklı,

Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi,
ama gençlik yılları daha dün gibi
geliyor ona. Hayat ne kadar kısa, ne kadar!

Düşünüyor; Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu;
nasıl hep güvendi- ne çılgınlık!-
“ Yarın, bol bol zamanın var” diyen o yalancıya.

Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı
onca sevinç. Yitip gitmiş her fırsat
Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle.

Bunca düşünce, bunca anımsayış
başını döndürüyor yaşlı adamın. Ve gidiyor gözleri
kahvenin masasında iki büklüm.

Konstantin Kavafis
Çeviren: Erdal Alova- Barış Pirhasanyalnizlik-siiri

 
Yorum yapın

Yazan: 02 Ağustos 2017 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler: , ,

Tarih Kötüdür

İşte gençliğimin şiirleri
İlk gençliğimin
Güzel şeyler
Deli saçmaları
Beceriksizlikler
Şehvetle titreyen parmaklarla yazmışım onları.

Bir çocuk için
En güzeli
Belki bütün yazdıklarımın en güzeli
Gövdemi ılık
Kirli
Pırıl pırıl bir havuzda düşlerdim
Göğsümde nilüferler
Su çiçekleri

Garip bir çocuk dediler bana
İçine kapalı
Güçlü
Onun koluna girerdim
Zayıflığı çekerdi beni
Acımasız pırıltısı
Geceleyin kendini sevmesi
Organları

Çocukluğumun şiirleri
Hepsinde umarsız bir çığlık
Zavallı
Traji – komik
Şanlı tarihim:
Ne zorbalar geçmiş beynimden
Ne haksız kıyımlar olmuş gövdemde
Kimler can vermiş hapishanelerde
Hangi sınıf egemen?

İlk şiirlerim
Alaycı bir göz
Kirpiklerinde tohum
Düzensiz patlamalar
Yaralı omuzlarım
Biri kavga türküsü
Acemi
Çığlık çığlığa
Yarım

Bütün bunlar şimdi geçmişte kaldı
Çocukken yazdıklarım beni yüreklendiriyor
Bir budala gibi
Yoksul bütün halklar gibi
Şaşkın bir el yazısıyla
Ayaklanmalar tasarlıyorum.

Barış Pirhasan

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Temmuz 2014 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

Aşkla Kedi Arasında Yedi Benzerlik

Aşk denen yaban yaratık
İnsan sever, kovulmuştur ormandan
O munis tüylerinin karanlığından
Hep eskiyi daha eskiyi okşatır
Bir masal zamanı… Cinler padişahlar…
cope gider okuyup öğrendiğin
Açık pencereden girmiş arı
Çok daha önemli o gün kaybettiklerinden, kazandıklarından

Aşk denen yaban yaratık
Kıs kıs güler gözleri kapalı
Patisi parmaklarının arasında yumuşacık
Beş kıvrık keskin kemik
Girer çıkar girer çıkar uykunuza
Ormandasınız artık
Uçurumun tam kenarında
Kızgın fosfor, su değil
Baktıkça ta dipte pırıldayan
Çığlık çığlığa sabah…
Rüyaymış…

Aşk denen yaban yaratık evden kaçınca
“Tanrım ne yaptım da küstü bana…
Kapıyı nasıl oldu da açık bıraktım…”
Bir fotoğrafı var mı?.. Duvarlarda mı arasam?..
Ya ezildiyse?..
“Kısırlaştırmış mıydınız? Dönerse mutlaka kısırlaştırın…”
Evde olmuyor… Ormana…
Döner mi acaba?..

Bir gece aşk denen yaban yaratık
Ne dinliyorsan, nasıl duymuşsa, mırıl mırıl
Kapıda işte… Tüyleri didik didik
Acıkmış… Üşümüş o da
Senin gibi… Özlemiş… Canım canımmm…
Şehrin gürültüsü
Girmesin artık odamıza…

Uyuyor aşk denen yaban yaratık
Günlerdir gecelerdir uykuda
“Bir şeyi yok” diyor veteriner
“(Gülerek) bu çocuklar da bizim gibi depresyona girerler bazen…
Ameliyatın… belki… yan etkisi
Siz ona iyilik ettiniz…
Geçer…” Geçmiyor…
Suyuna on damla… Oyuncaklar…

Aşk denen yaban yaratık
Nasıl doğurdu “bitecek” derken!
Duvarda derin tırmık izleri, bir yün kazak
Paramparça
“Yüzüne ne oldu?” Alkol… geçirmiyor
Kimya… Sabah jimnastikleri… Uyku…
Şimdi anladım… Rüya dediğim…
Yaşadığımız şu anlamsız kargaşa…
Ev diye gizlendiğimiz orman…

Aptal bir güneş yanık kalmış
Uyutmuyor…
Kurtulduğun gün aşk denen yaban yaratıktan
Geceyi alip götürmüş
Yatağında tüyler, tüyler ağzında, boğazında
Su kabı… Sevdiği minder…
Ava çıkmıştır şimdi yeniden… yeniden…
Mumlar ve opücüklerin yandığı sofralarda
Boşuna arama
Son sözünü söyledi veteriner:
“Bu çocukların -ne yazık- ömrü bizden kısa…”

Barış Pirhasan

 
 

Etiketler:

Teşekkür Sana

Bırakalım bugün güçlü gergin sözleri
Yoruldu beynim, tenim, gözlerim
Aşka sözcük aramaktan yoruldu
Yordu beni içimin düşmanı
Çitim aşıldı az önce, kapım kırıldı
Bozuldu evim
Bırakalım yiğitlik türkülerini
Tek mektupların değsin elime
Tek senin soluğun
Sarsın beni sustursun
Şu uğursuz bando sesini

Adın tılsımdı
Elimden tutan biricik
Yinelendikçe en güzel günlerim
Gelir yanıma, halam kızları
Manda sütü, iplik olta, dereboyu
Çalsın darbuka, göbekler, gülücükler
Açılırdı bütün kilitler adınla

Yalnız sana yazmakla dayandım
Dağların, toprağın uğultusuna
Buzlu karanlık, tanınmaz bakışlar
İçimde yer kaymaları
Seninle uyandım gün ortası, koşarken
Sanaydı gülümsediğim
Sesini duydum, adımı kıpırdadı
Dudakların, bitti sürgün günlerim

Övgü sözleri kalsın
Yol bittikçe yenik
Yolcuyum ben
Sana dönmüştü yüzüm
Sayım sayıldı, günüm doldu
Bir bilet, sallanır durur
Elimin ucunda
Teşekkür sana, ömrümün bir yanını
Okşadın, canımı yaktın
Yolcu ettin

Barış Pirhasan

 
Yorum yapın

Yazan: 28 Temmuz 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler: