RSS

Etiket arşivi: Pedro Salinas

Yüreğin Dört Yandan

Yüreğin dört yandan
apaçıktı
ama bir türlü giremedim içine.
Denedim
en darını
en geçilmezini geçitlerin
Oysa genişti
sana uzanan yol.
Yüksek merdiven elimde
aşılmaz duvarlar
düşleyerek
çitsiz bekçisizdi
sereserpe gönül bahçen
Sıkıca kapalı bir
kapı aradım
yüreğine,
ama yoktu,
içtendi öylesine..
Nerden girilirdi?
Nerden çıkılırdı?
Hep bekledim boyle
olmayan sınırların kalkmasını
boş yere.

Pedro Salinas


 
 

Etiketler:

Seyidimin Şarkısı

Seyit’in Sürgünlüğü

Gözlerinden boşanarak gözyaşları ne şiddetle,
çevirdi başını ve şöyle yokladı bi’.
Gördü açık kapıyı ve kırılmış kilidi,
ve tahtayı tutmayan, o paslı çivileri,
ve şahinsiz ve atmacasız, tüy değiştiren.
İç çekti Seyidim, öyle büyük bir keder var onda.
İyice anlattı Seyidim ve ihtiyatla:
“şükürler olsun ulu babaya, yücesin sen!
“Hain düşmanlarım yaptı bunu bana”. Orada davrandılar yulara, gevşettiler dizginleri.
Vivar çıkışında, o kuzgun vardı sağ ellerinde,
ve Burgos’a girerken, sol ellerindeydi.
Omuz silkti Seyidim ve başını salladı:
“İyi haber, Alvar Fanyez, sürgünüz ülkemizden!
“ama büyük onurla döneceğiz Kastilya’ya.”

Seyidim Roy Diaz, girdi Burgos’a,
altmış sancak eşliğinde;
çıktılar görmek için, kadınlar ve erkekler,
Burgoslu erkekler, kadınlar, pencerelerdeydiler,
gözyaşına boğularak, ne büyüdü o keder.
Bir fikir var idi hepsinin ağızında:
“Tanrım, ne iyi efendi, iyi bir beyi de var!”

Heveslilerdi karşılamaya onu, ama cesaret edemedi kimse, bir şey yapmaya
Don Alfonso korkusundan, öfkesinden Kral’ın.
Akşam olmadan daha, fermanı geldi Burgos’a,
büyük bir dikkatle getirdiler onu ve mühürlenmişti iyice:
evine almasın kimse, Seyidim Roy Diaz’ı,
kim alırsa evine, bilin, başı belada
herşeyini yitirecek, gözlerini yüzündeki,
gerisini de, ruhunu da, ve bir de bedenini.
Büyük acı çektiler, ah, o Hıristiyanlar;
belli etmediler ona, birazcık olsun bile.

Terketti mekanını, Seyidim, Kampeador
ama vardığında kapıya, kilitlediler onu,
Alfonso korkusundan yaptı onlar bu işi;
ve zorlamadı kapıyı Seyit, ne kötü ne de iyi
çağırdı adamlarını yüksek sesle, Seyidim.
ses gelmedi içer’den, bir sescik, yanıt diye.
Vardı kapıya Seyit, hızla ilerleyerek
Çekti ayağını üzengiden, vurdu bir kez kapıya
Açılmadı o kapı, ki’tlenmişti iyice.
Dokuz yaşında bir kız, söz söyledi sonunda:
“Bağlamışsın Kampeador, kılıcını, kayışına!
“Buyurmuş bulundu Kral, ferman geldi dün gece,
“özenle getirdiler onu, özenle mühürlenmişti.
“Açmaz kapı kimse sana, selam vermez sana kimse;
“yitirmek var bize yoksa, toprağı ve evleri,
“ve üstelik, bu da yetmez, bir de gözlerimizi.
“Bu perişanlığımızla, yararımız olmaz sana;
“ama seninle olsun Tanrı, derin ısdırabında.”
Böyle dedi kızcağız ve döndü o, evine.
Seyit şimdi anladı ki, Kral, değil ondan yana.


Seyit’in Duası

Bu sözleri söylediler, o çadır toplanmıştı.
Seyidim ve eşlikçileri, sürdüler atlarını.
Atın, Seyit, başını, Meryem Ana’ya çevirdi,
Haç çıkardı sağ eliyle, Seyit ki şöyle söyledi:
“Şükür olsun sana Tanrı, yerin ve göğün hakimi;
“Sağlığımdan yana ol sen, Meryem, ey şanlı azize!
“Terkediyorum Kastilya’yı, arıyorum Kral’ı kinle;
“Bilmem ne zaman yeniden geleceğim bilmem ki.
“Yandaşlığın bana olsun, ey sen Şanlı, sürgünümde
“Yardım et, imdada yetiş, gece gündüz, gündüz gece!
Yardım edersen ve yazgı, durursa benden yana
“Güzel bağışlar, adaklar gönderirim sunağına;
“Mesler okurum sana, mesler sana binlerce.”


Himena ve kızları, sürgünün huzuruna varır

Ve işte Himena hanım, varmakta iki kızla;
Bekler nedimeleri, her bir kızın ardında.
Diz çöktü o, Kampeador huzurunda.
Yaş akarak gözünden, öpmek istedi elini:
“Lütuf, Kampeador, vakti iyi tutturdun!
“İftiralar yüzünden, toprağından kovuldun.

“Lütuf ey Seyit, ki sakalı zarifçe!
“ben ve kızların senin, diz bükmüşüz önünde:
“Gün görmüş değiller pek, çocuklar henüz daha,
“nedimeler, bunlar da; hizmet etmek için bana
“şimdi görüyorum ki, gitmen gerekli senin.
“bir meram eyle bize, Meryem’in aşkı için!”
Uzattı ellerini, soylu sakal, uzattı,
ve Seyit, kızlarını, kollarında kaldırdı,
bastırdı yüreğine, çok büyük idi aşkı.
Gözyaşları dökülür, iç çekerken güçlüce:
“Ah, Himena Hanımım, karım benim, zarifçe,
“ruhum gibisin ruhum, öyle severim seni.
“Gördüğün gibi senin, ayrılmak var yaşamda,
“ben gidiyorum ve siz, kalın bur’da ardımda.
“O’na emanet olun, Tanrı’ya ve Meryem’e,
“evereyim kızlarımı, sonra, kendi, ellerimle,
“kalır biraz talihim, birkaç günüm ömrümde,
“bırak hizmet edeyim, bir kez daha sana ben!”


Vedalaşma

Dua da bitti şimdi, tamamlandı o mes de,
çıktılar kiliseden, binmeye atlarına.
sarıldılar öylece, Himena Hanım, Seyit’le;
öptü Himena hanım, Seyit’in ellerini,
gözde yaş, bilemedi, şimdi edeceğini.
Ve döndü kızlarına, baktı o onlara bi’:
“emanet ettim sizi, Tanrı’ya, Kutsal Ruh’a;
Tanrı bilir ne zaman, görüşmek mümkün yine.”
Gözünde yaş, çekmemişti, böyle acı daha önce,
Tırnaktan ayrılır ya et, ayrıldılar aynen öyle.
Atına atladı Seyit, yanında beyleriyle,
Bekler iken onları, çevirdi başını bi’,
Minaya Albar Fanyez, bir çeşniyle dedi ki:
“Ner’den bu yiğitliğin? İyi günde doğdun sen:
“yolumuza bakalım biz; boş durmak, yaptığımız:
“Yetti bunca acılar, dönelim neşe ile;
“Yanımızda olacaktır, bize dün ruh üfleyen.”


Köyde şafak sökümü

Söküyor şimdi şafak, sabah geliyor şimdi,
yükseliyor güneş, Tanrım, parlıyor ne şirince!
Giyinik kuşanıktı Kastehon’da hepisi,
açtılar tüm kapıları, fırlayarak dışar’dan,
görmeye çiftliklerini, tarlaların hepsini.
açık kaldı o kapılar, çıkmıştı artık hepsi
Az insan kaldı geriye, Kastehon’da o zaman.


Ailenin Balensya’ya varışı

İndi attan Seyidim, bütün işler bitince,
seğirtti, karısı için, seğirtti, kızları için;
ayağına kapandı, Donya Himena, görünce:
“Lütuf bu, Kampeador, zamanında yetiştin!
“Kurtardın beni dertten, boğazıma dek gelen;
“bak bi’ bana şöyle bey, kızlarına bak bi’ de,
“Tanrı’nın yardımıyla, soylular onlar böyle.”

Sarıldı o sıkıca, kızlara, karısına,
öyle mesut oldular ki gözlerinden yaşlar aktı.
Mızrakladı askerleri, Kral’ın adamlarını
Duydular ne denildi, kılıç kuşanmış olanlar:
“ah be benim Himena’m, aziz karım, şerefli,
“ve kızlarım, kalbimde, ruhumda yaşayanlar,
“benimle gelin hadi, Balensya’ya hem şimdi,
evimize, sizin için, geri aldığım, bileğimle.”
Anne ve kızları, öptüler ellerini.
Büyük şeref vererek, girdiler onlar şehre.

Ve Seyidim Onlarla, istihkama seğirtti,
ve çıkardı onları, or’da en yüksek yere.
Her yere baktılar bi’, o soylu gözleriyle,
şöyle göz gezdirdiler, uzanır şehir nasıl,
ve bir başka taraftan, gördü onlar denizi,
kocaman çayırları, kocaman ve ekili,
adil pay edilmişti, bundan öte, gerisi;
şükran duyup Tanrı’ya, açtılar ellerini,
bu kazanç, bu baht için, kocaman ve de iyi.

Pedro Salinas
Onikinci yüzyıl İspanyolcası’ndan çeviren:
Ulaş Başar Gezgin

 
Yorum yapın

Yazan: 07 Aralık 2012 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler: