RSS

Etiket arşivi: Nietzsche

Torino Atı

3 Ocak 1889, Friederich Nietzsche, Via Carlo Alberto’da ki 6 numaralı evinden dışarıya gezinmek ya da mektuplarını almak için postaneye gitmek üzere çıkar. Ondan pek uzak olmayan bir mesafede, daha ziyade ondan uzaklaşır bir vaziyette, taksicinin biri, inatçı atıyla cebelleşmektedir. Tüm zorlamalarına rağmen at kıpırdanmamakta direnmektedir. Bundan dolayı Guiseppe ya da Carlo ya da Ettore’nin sabrı taşar ve kırbacıyla ata vuru verir.

Nietzsche olayın intikal ettiği yere gelir ve öfkeden köpürmekte olan taksicinin sebep olduğu bu gaddarca harekete bir nokta koyar. Sağlam yapılı ve bıyıklı Nietzsche aniden taksinin üzerine atlar ve kolunu bağlar bir vaziyette atın boynuna dolar.

Komşusu onu evine götürür…

O da iki gün boyunca divanın üzerinde, o bağlayıcı son sözlerini fısıldayana kadar sessiz bir şekilde kımıldamadan yatar: “Anne, tam bir aptalım (Mutter, İch bin dumm)”. Uysal ve bunamış bir vaziyette, annesinin ve kız kardeşinin yardımıyla bir on yıl daha yaşar. Ata gelirsek, bildiğimiz bir şey yok.”

(Torino Atı filmi giriş sahnesi)

 
Yorum yapın

Yazan: 05 Şubat 2017 in Şiir Gibi

 

Etiketler: , ,

Yalnız

Haykırışan kargalar
Darmadağın uçuşuyor kente doğru.
Neredeyse yağacak kar
Yeri yurdu olana ne mutlu!

Donmuş kalakaldın,
Hanidir gözlerin arkada!
Boşuna kaçışın, ey çılgın,
Kıştan uzaklara!

Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya!
İnsan senin yitirdiğini yitirse
Bir yerlerde duramaz bir daha!

Sen şimdi solgun, sarı
Kış gurbetlerine lânetli,
Hep soğuk gök katlarını
Arayan bir duman gibi.

Uç git, kuş, söyle ezgini
Issız çöl kuşlarının sesiyle!
Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
Buzların, alayların içine!

Haykırışan kargalar
Uçuşuyor kentten yana, dağınık;
Neredeyse yağacak kar
Yeri yurdu olmayana çok yazık!

Friedrich Nietzsche
Çeviri: Behçet Necatigil

 

Etiketler:

Sadece Deli Sadece Şair

Kararan havayla,
çiyin avuntusu akmaktayken
yeryüzüne doğru,
görülmezce, işitilmeden
—çünkü yumuşak patikler giyinir
avutucu çiy, bütün avuntuyla yumuşamışlar gibi—
anımsarsın sen, sıcak gönül, anımsarsın,
bir zamanlar nasıl susadığını,
kutsal gözyaşı ile çiy yağışlarım özleyerek
yanıp tutuşurken, bitkinlikle susadığını,
kemgözlü akşamüstü güneşinin bakışları
sararmış otlu patikalar üzerinde kararmış ağaçların içinden geçip dolaşırken çevrende,
güneşin kör edici kor bakışları, acı vermekten haz duyan.
Hakikatin yavuklusu —sen ha? diye alay ederlerdi—
hayır! bir şair sadece!
bir hayvan, kurnaz yırtıcı sürüngen,
yalan söylemesi gereken,
bilerek isteyerek yalan söylemek zorunda,
av arzusunda,
elvan elvan maskelenmiş,
kendine maske,
kendine av
bu ha —hakikatin yavuklusu?…
Sadece deli! Sadece şair!
Sadece parlak parlak laf eden,
deli maskelerinden dışarı renkli renkli konuşan,
yalana söz köprülerine tırmanan,
yalandan gökkuşakları üstünde
sahte gökler arasında
dolanıp duran, sürünüp duran—
sadece deli! sadece şair!…
Bu ha— hakikatin yavuklusu?…
Durgun değil, dik donuk soğuk değil,
tasvirleşmemiş,
heykelleşmemiş,
tapmakların önüne dikili değil,
bir tanrıya kapı bekçisi değil:
hayır! bu çakılı erdem tasvirlerine düşman,
yabanlar ona daha rahat tapınaklardan,
kedi haylazhğıyla dolu
her pencereden zıplayıp
pop! her rastlantının peşinden
koklaya koklaya her yabanıl ormana dalansın sen,
yabanıl ormanlarda
renkli tüylü yırtıcı hayvanlar arasında
günahkarca sağlıklı, güzel, elvan gezinirsin,
arzulu dudaklarınla,
kutluca alaycı, kutluca şeytanî, kutluca kan emici
yırtıcı yırtıcı, sinsi sinsi, yalancı yalancı gezinirsin.

Ya da kartal gibi, uzun,
uzun dik dik uçuruma,
kendi uçurumuna bakan kartal gibi…

—nasıl da yukarıya,
aşağıya, içeriye,
hep daha derin derinliklere halkalanıyor uçurum!—
Sonra,
ansızın,
düz uçuşla
ani dalışla
kuzuların üzerine çullanmak,
birden aşağıya, yırtıcı açlıkla,
kuzu arzusunda,
bütün kuzu ruhlara kızgın,
öfkeli bütün erdemlice,
koyunca, kıvırcık kıvırcık
göz kırpıştıran, koyunsütü iyilikle alıklaşmışlara…
Böylesine
kartalcadır, parscadır.
şairin özlemleri,
senin özlemlerin, binlerce maske altında,
sen ey deli! sen ey şair!…

Sen ki bakarken insana,
koyun görünür tanrı sana-
insandaki tanrıyı paralamak
insandaki koyunu paralar gibi
paralarken de gülme k—
bu, bu işte senin kutluluğun,
bir parsın, bir kartalın kutluluğu
bir şairin, bir delinin kutluluğu!…
Kararan havayla,
ayın orağı
mor kızıllıklar arasında yeşil yeşil,
hasetle, sinsi sinsi dolanırken,
—güne düşman,
her dolanışta biçerken
gülden döşekleri gizlice,
çökertene dek,
gecenin derinliğine uçuk uçuk gömene dek:

ben de öyle düştüm bir kez
hakikat çılgınlığımdan aşağıya,
gün özlemimden aşağıya,
—aşağıya, akşama, gölgeye çöktüm
bir hakikatten
bağrı yanık, susamış
—anımsıyor musun hâlâ, anımsıyor musun, sıcak gönül,
nasıl susadığını?—
sürülmüştüm
tüm hakikatten!
Sadece deli! sadece şair!…

Dionysos Dithyrambosları
Friedrich Nietzsche
Çeviren: Oruç Arıoba

 
 

Etiketler:

Güz Mevsimidir Bu

Güz mevsimidir bu,
kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden,
durma git!
Güneş yamaçta sürünüyor,
tırmanıyor, tırmanıyor,
ve her adımda durup dinleniyor.

Ne varsa dünyada öyle solgun,
yorgun ve gevşek tellerde
çalıyor rüzgar şarkısını:
Umutlar uçup gitti-
O ardından yakınmakta…

Güz mevsimidir bu,
kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden,
durma git!
Ey dalındaki meyve
titriyorsun, düşüyorsun yere,
nasıl bir sır verdi ki
gece sana,
yanağın, o gül yanağın
buz gibi ürperişler içinde.

Susuyorsun, karşılık vermiyorsun,
kim konuşacak öyleyse?-

Güz mevsimidir bu,
kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden,
durma git!
‘Ben güzel değilim,’
-der yıldız çiçeği-
‘ama insanları severim,
onları avutmak isterim,
-çiçek görsünler hele yerde,
eğilsinler,
ve ah! tutup koparsınlar beni-
işte o zaman gözlerinde onların
bir anı canlanır,
benden daha güzellerinin anısı
-görürüm onu ben, görürüm-
ve işte öyle ölürüm.’

Güz mevsimidir bu,
kalbinin kırıldığı mevsim!
Git bu yerlerden,
durma git!

Nietzsche

 
 

Etiketler:

Öyle Bir Hayat Yaşıyorum ki

Hayat

Gidene kal demeyeceksin…
Gidene kal demek zavallılara
Kalana git demek terbiyesizlere
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
Yoksa değersiz olan hep sen olursun…

Düşün…
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu,
sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni,
sen hazır değilsen?
Kim yıkar,
yıpratır seni izin vermezsen?
Kim sever seni,
sen kendini sevmezsen?
Her şey sen de başlar,sen de biter..

Yeter ki yürekli ok,tükenme,tüketme,tükettirme
İçinde ki yaşama sevgini…
Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz.

Öyle bir hayat yaşadım ki,cenneti de gördüm cehennemi de..

Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de..

Bazıları seyrederken hayatı en önden,kendimi bir sahnede buldum
Oynadım…
Öyle bir rol vermişler ki okudum,okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde hem kızdım hem güldüm halime..
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgalar da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin,
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım.

Nietszche, Necatigil, Ferah

 
Yorum yapın

Yazan: 27 Haziran 2012 in Çeviri Şiirler, Şiir

 

Etiketler: