I. Rahle Suresi
canım dilimin ucunda
dilimin ucuna gelmese de bütün ayrıntılarıyla
söylemeliyim:
rahle, bağdaş kurmuş bir inanç sayfası değilsin
rahle kapanmadan büyük kitaba
damlamadan kan
ve osman
söyle, doğrul
söyle yeniden
öfkeli çocukların
ve kimvurduyagitmeyenlerin türküsünü.
II. Asa Suresi
gözlerini açar gibi olunca bir asayı yakaladı parmakuçlarıyla
evet gördüm bu bir cinayetti
olsaydınız olamazdınız da.
bırakırken, her doğan gün bir öncesini, geride
bir adam bir adamı kemiriyordu kendi teninden
ne çığlık akıyordu ne kan
evet gördüm bu bir cinayetti
sorsaydınız soramazdınız da.
zaman hep şimdi miydi hiçbir zaman
bir kız bir oğlana aşkını söylüyordu
bir gül yaprağından damlayan kırağıdan
evet gördüm bu bir cinayetti
yoktunuz yok olamazdınız da.
manna! manna! yetmiyor acılarımızı doyurmaya
III. Tutanak Suresi
“ve biz duvar üzerinde
…
ayrı ayrı
birbirimizden uzaktayız”
nehemya
duvarların içi görünmez
duvarların içinde tutanaklar
içimin sesi duvarlar, durulmayın:
alıştırdım duvarları bağırmıyorlar artık
IV. Rüzgar Suresi
yanlış rüzgarlara kanat çırpan kuşlara ne oldu?
yağmurun kentlerine giderdin
yolun denizlere açık uçurum kıyılarından
oysa odandan soğuk bir rüzgar
ve saydam bir düşüncenin düğümlü gölgesi geçer
düşünür’
dün.
V. Kuyu Suresi
“ve biz sudan yarattık
her canlı şeyi
onlar inanmayacaklar mı)”
kuran
dökülüyor bardaktan
saf ve duru, susuzluğun biter gibi
dolduruyorum duruluyor dipten doruğa
işte ağzın
nereye gitsen o dinmez sancı
o müthiş hıçkırık
bir bulut, işte, kendi sesinden
birden bir ses kanla köpüren
birden bir susuzluk poyrazla çarpan
kuyu!
dökülüyor bardaktan
su su su
acı su
acı
su
VI. Çiçeksiz Cinayet Suresi
bir güvercin ürkütsek koskocaman gökyüzüydü cami avlularında yaz
cami avluları ve güvercinler
kimsecikleri tanımıyorlar ne gam
sislenmiş bir ikindiyle
yürünüyor ara sokaklar
kırık dökük bir bakış
bile anımsatmıyor, güvercinlere
kimsecikleri ve cami avlularını
kimsecikleri özlemeyenleri bekleyeceksin
balıkların takılmadığı oltalarda
kalmayacak kendine
limanlarda saklayacak bir anı
kırgın sevgilim, getirdiğim sevinç
çiçekleri soldu, anımsama sen de
kimsecikleri ve güvercinleri
yadsıdıklarımızdan bir yaz kalmıştı geriye, susarak
gölgesinde güvercinler vardı, ürkütmediğimiz
güvercinler ne şanlı saatleridir gökyüzünün!
VII. Örümcek Suresi
mağara, kutsal mağara!
örül ağlarla, örtün
örtünsün inanç ve gerçek
görmesinler ve yargılamayı sürdürsünler
kendi işledikleri suçlardan bizi.
VIII. Tüze Suresi
-elmayı dişlemek istediniz*
-ama o elmayı siz yememiş miydiniz?**
-elmayı dişlemek istemekten hüküm giydiniz***
*savcı
**sanık
***yargıç
IX. Tufan Suresi
nuh tufanından önce olsa bağışlardım belki
ateşi çalanları tek başına, yargılayanları
kaburgasından ayrılan havva’yı da
elmayı dişlemeden önce
şimdi, bağışlayamam kovulsam da cehennemimden
yaşamak söyletirken kendini tarihe.
X. Duruşma Suresi
sustuk mu susturulduk mu
öfkeli bir çocuğun çığlığını andıran
elegeçmez hırçınlığı ile oturtulduk yargılı iskemlelere
bulutları boyamıştık tozpembe ketenhelvası
yeri yok günlüğümüzde artık
bıraktık kanayan gülüşlerimizi
büyük gösteri başlamadan önceki yüzümüze döndük
döndüm işte,
bütün savaşları yitirdiğim kahramanlığıma biçilen: müebbet
celali bir aşkın firarisiyim, acıdım, kırağı da çalmaz artık
XI. Hicret Suresi
fotoğraftaki kan pıhtıları silindi
her şey silindi kiriyle birlikte ellerimden
başka bir ses başka bir bakış başka bir soluk
zor olmadı, hazırmışım sanki
bir fotoğraftan bir başkasına göç etmeye.
XII. İlhanİlhan Suresi
körkuyu!
“nefes alamıyorum”
söyle alaz kardeş
-hıncımı kırsan güller
tomurcuklanır
söyle türküler
-hıncımı kırsan güller
boy verir
söyle ‘al bir atın nal vuruşunda’
-ilhanilhan
bir yiğit oğlan
vurmuş yürekten yüreğe
kendini
hıncımı kırsan güller
saçılır
körkuyu! körkuyu!
bir yiğidin kanı mıdır
içtiğin su.
XIII. Kıyamet Suresi
kaçınılmazdım
vesikalık suretimde tedirginliklerle
bir çarpı daha işte pıhtılaşmış gül tortusu
dipsiz kuyulara ünlesem yankısı alaca aydınlık
kaçınılmazdım
büyüdüm bir bozgundan ötekine mekik dokuyarak
yokuşlar karanlığa bitişirken sürek dönüşleri
yüreğimde tutsak olma ürkekliği
telin ucundaki sıla sesiyle:
bana kendimden başka ne getirdin anne?
kaçınılmazdım
dağılıyorum her soruda kan
bürüyor gözlerimi, herkes
kentteki ilk adımlarını arıyor
bense dağda solukizlerimi delişmen bulutumu poyrazlı denizimi
kaçınılmazdım
omurgası su alan teknede
durmadan daha derine
yolcular kaptanı soruyor
söylesem mi nerede
kaçınılmazdım
ey kıyamet şarkısı söyle işte
hangi son hangi başlangıç hangi
hangi hangi hangi
kaçınılmazım
kıyametim benden sorulur
XIV. Rızk Suresi
“niçin etimi dişlerimin arasına alayım
ve canımı avucumun içine koyayım?”
eyub
de ki: ölenler
otuziki dişleriyle birden
nerdeydiler bakırelinde
taslarında su.
de ki: onlar
öldüler dönmediler.
XV. Pusu Suresi
o ilk susuş: oku!
kıstırılan sokak, yırtılan bakış
ey düşen sessizlik, duvarlara sıvanan haykırış
kırlangıçlara yuva kuran çocuk
ölüm ey, girmiyor mu düşüne
bir yaşam kaç alıntıya bedeldir
hiç sorulmadı pusuda
adı: duvar yazısında.
XVI. Ayrılış Söylevi
duruldum ey deniz dalgalandım
kadırganın en yaman levendi bendim fırtınalarında
bendim yelkeni açan, rüzgarınla çarpışan
ve dikbaşlı, yıldızlara göz kırparak yolunu şaşıran
demirleyecek bir liman bulamayan
ve inanan.
kılıncım kınında gömülü
korsan gözüyle süzdüğüm kurban
yağma ve yağma. güpegündüz ve nerede
kılıncım kanlandı ey kıyısız acı.
duruldum ey deniz dalgalandım, kıyıma
uğradım, sürüldüm, oklandı güvercinim
kıyım nerede…
sürüldüm her yanım toprak ve toprak
inançsız, kara, kösnül ve yargıç…
kıyısız acım!
yaşadığımız kadar özgür olduk mu hiç.
XVII. Mina Suresi
kırıkkalem kırıkkalem
kırıkkalem, çekilmiyor mu damarlarından kan
kırıkkalem yağlıurgan
yağlıurgan damlamıyor damarlarından kan
kırıkkalem kırıkkalem
kırılan can
kırıkkalem! dönmeyeceğin yere varma.
XVIII. Yaradılış Suresi
bulutundan ayrılan ilk damla kimdi coğrafyasını aşarak
tüfengini çatarak kurusıkı kurşunlara yenilen
zamansız düşen ve kavuşmak isteyen gövdesine, yaralı
gövdesi acıları düşlere bağlayan bir ilmekse
her ilmek bir kördüğümse
sesi nerede:
her seslenişinde bir kuş çarpar düşerdi
inanmazdınız
susardı, susardı
suskunluğuna uyanmazdınız.
adı yunus değil, inanmıyor gemiciler
yunus gibi terk etmedi teb’asını
kendini denize atsa, üçgünüçgece
karnında taşıyacak balık nerede
balığı görse kara
nerede nerede nerede
buluttan ayrılan ilk damla kimdi kim
damla kurudu yurdu eridi
çılgın ruhu bağışla onu
dönerse ayrılan ilk damla gibi saf ve duru.
XIX. Başlangıç Suresi
esirgeyen yoktu bağışlayan da.
Tuğrul Asi Balkar