RSS

Etiket arşivi: Tuğrul Asi Balkar

İki Cihanda da Yitiriyor Aşkını

İki cihanda da yitiriyor aşkını, işte böyle
Terk ediyor gecenin hüznü ardından, işte böyle

Meyhanedeki kadehler can sıkıntısıyla dolu şimdi
Baharın her günü yüzü asık, ayrıldığından beri

Yok yere günah işledi. Yazık! yalnızca dört günde
Öğrendi biraz cesaretin anlamını, işte budur yıkılmazlık

Sevdiğinden daha ayartıcıydı anılar, dünya durdu
Anılarının yatağında, şimdi canlı bir elemdir çektiği

Farkında olmadan sevdiceği bugün gülümsedi ya, Faiz der ki
Söz etme sakın bu karışıklıktan, çünkü dingindir şimdi yüreği.

Faiz Ahmed Faiz
Çeviri : Tuğrul Asi Balkaryitiriyor-askini

 
 

Etiketler: ,

Aşk Adresini Yitirmiş de

I
Sözden öteye geçebildim mi?
Gidebildim mi sözcüklerin
önü sıra
Varabildim mi gönlüne,
Ateşini yakabildim mi?
-Hayır!

Bilmem ki ne desem sana?
dili yok benim de yüreğimin,
Ben de lâl…
Bilebilsen, ahh…
Ne kadar umarsızım
Ahhh! bilebilsen…

Sevgilim!
Kör karanlıklarında yittiğimiz bir kuyu
Değil,
Aşk.

II
Parmakların parmaklarımla buluşunca
Yakınlaştıkça yitirilen bir kente
Dönüşürdün, keşfedilmezim, günahkâr mevsimim

Parmakların parmaklarımla buluşunca
Yüreğim sevincin akıntılarına takılır
Coşkunun pınarlarına girerdi
Anımsadın mı

Parmakların parmaklarımla buluşunca
Rengini bulurdu gözlerimde gök
Denizler dinginliğine çekilir
Orman mutluluğu uğuldardı
Üveyikler havalanırdı
Umarsızlık bürümüş yüreğimden
Unutmadın değil mi?

Parmakların parmaklarımla buluşunca
Kardelenler kışı muştulardı
Keyfe keder yolculuğu başlardı günlerin

Haydi!
Aşk adresini yitirmiş de
Gelip bizi bulmuş sevgilim

Tuğrul Asi Balkar

 
Yorum yapın

Yazan: 16 Aralık 2013 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

Görüntelinişler

IV. Çocukluğun

-ali cengizkan’a-

yeniden dönmelisin kıyılarına
bir kazak giy ödünç sonbahar renginde
okşa dalgaları şairleri sever gibi
ağ karakıştan karla karışık
yolları yürü özlemekle
ilkyaza inanmış ve bekleme
yüreğinde soluğunla büyüyen ateşi
-o çocuk
yarınlara uyanmaya dalmıştı

şimdi, söyle ali
çocukluğun bu yıl kaçına bastı?

XI. Lodos

erkenden lodosa kesti deniz
çardağın serinliğinden barbunları
ayıkladığını anımsadı birden oğlunun
postacıyı bekledi, mektubun kapıyı çalmasını
-kış zorludur oralarda, bir başına, üşümesin
kalın bir hırka gerekli. uykusuz. ördüğü
atkıya yeni bir ilmek geçirerek,
-dersleri iyi gitse bari bu yıl.

çalmadı postacı kapıyı
geçti gün
lodos sürgit-

XIX. Tunçtan Bir Yalnızlık

ilk o geldi rıhtıma demirlediği umutlarıyla
durdu. artık yaşamaktan yoruldum
diye yanıtladı oğlunu
ufku izledikçe sonsuzluğun çizgileri
yerleşirken alnına
uykusuzluk, soluğunu kesen öksürük nöbetleri ve kan
sığ sularında tekneler yüzdürdüğü kasaba:
bodrum, her insan bir bodrum burada
bir yalnızlık kalesi ve poyraz
poyraz olmalıydı uykularımın son limanı
de oğul kimin ağına takıldı ki
mutluluk, kimin
çekilirken deniz ağlardan.

tunçtan bir yalnızlık kalesi babam
gözleri çakır.

Tuğrul Asi Balkar

 

Etiketler:

Aganta Burina Burinata

bir sessizlik oldu uzun ve oldukça sıkıntılı – –
her sabah yağmur yağacak düşüyle taşıdığım şemsiye usandı
[ıslanmamaktan
sıçrayan her damlayı durgun bir göle fırtınalar biriktirmeye harcadım
yine de yorgun bir günü tökezlenmeden geçirecek kadar
[hırçın yüreğim
-aganta,

şimdi gemiler var limanlara güvenli
gemileri yelkenli açık denizlerin
-burina,

son isteği denize açılmaktı karada boğulan çocuğun türküsüyle
-burinata.

Tuğrul Asi Balkar

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Kasım 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler:

Cinayet Sureleri

I. Rahle Suresi

canım dilimin ucunda
dilimin ucuna gelmese de bütün ayrıntılarıyla
söylemeliyim:
rahle, bağdaş kurmuş bir inanç sayfası değilsin

rahle kapanmadan büyük kitaba
damlamadan kan
ve osman
söyle, doğrul
söyle yeniden
öfkeli çocukların
ve kimvurduyagitmeyenlerin türküsünü.

II. Asa Suresi

gözlerini açar gibi olunca bir asayı yakaladı parmakuçlarıyla

evet gördüm bu bir cinayetti
olsaydınız olamazdınız da.

bırakırken, her doğan gün bir öncesini, geride
bir adam bir adamı kemiriyordu kendi teninden
ne çığlık akıyordu ne kan

evet gördüm bu bir cinayetti
sorsaydınız soramazdınız da.

zaman hep şimdi miydi hiçbir zaman
bir kız bir oğlana aşkını söylüyordu
bir gül yaprağından damlayan kırağıdan

evet gördüm bu bir cinayetti
yoktunuz yok olamazdınız da.

manna! manna! yetmiyor acılarımızı doyurmaya

III. Tutanak Suresi

“ve biz duvar üzerinde

ayrı ayrı
birbirimizden uzaktayız”
nehemya

duvarların içi görünmez
duvarların içinde tutanaklar
içimin sesi duvarlar, durulmayın:

alıştırdım duvarları bağırmıyorlar artık

IV. Rüzgar Suresi

yanlış rüzgarlara kanat çırpan kuşlara ne oldu?

yağmurun kentlerine giderdin
yolun denizlere açık uçurum kıyılarından
oysa odandan soğuk bir rüzgar
ve saydam bir düşüncenin düğümlü gölgesi geçer

düşünür’
dün.

V. Kuyu Suresi

“ve biz sudan yarattık
her canlı şeyi
onlar inanmayacaklar mı)”
kuran

dökülüyor bardaktan
saf ve duru, susuzluğun biter gibi
dolduruyorum duruluyor dipten doruğa
işte ağzın
nereye gitsen o dinmez sancı
o müthiş hıçkırık
bir bulut, işte, kendi sesinden
birden bir ses kanla köpüren
birden bir susuzluk poyrazla çarpan
kuyu!
dökülüyor bardaktan
su su su
acı su
acı
su

VI. Çiçeksiz Cinayet Suresi

bir güvercin ürkütsek koskocaman gökyüzüydü cami avlularında yaz

cami avluları ve güvercinler
kimsecikleri tanımıyorlar ne gam
sislenmiş bir ikindiyle
yürünüyor ara sokaklar
kırık dökük bir bakış
bile anımsatmıyor, güvercinlere
kimsecikleri ve cami avlularını

kimsecikleri özlemeyenleri bekleyeceksin
balıkların takılmadığı oltalarda
kalmayacak kendine
limanlarda saklayacak bir anı
kırgın sevgilim, getirdiğim sevinç
çiçekleri soldu, anımsama sen de
kimsecikleri ve güvercinleri

yadsıdıklarımızdan bir yaz kalmıştı geriye, susarak
gölgesinde güvercinler vardı, ürkütmediğimiz

güvercinler ne şanlı saatleridir gökyüzünün!

VII. Örümcek Suresi

mağara, kutsal mağara!
örül ağlarla, örtün
örtünsün inanç ve gerçek
görmesinler ve yargılamayı sürdürsünler
kendi işledikleri suçlardan bizi.

VIII. Tüze Suresi

-elmayı dişlemek istediniz*

-ama o elmayı siz yememiş miydiniz?**

-elmayı dişlemek istemekten hüküm giydiniz***

*savcı
**sanık
***yargıç

IX. Tufan Suresi

nuh tufanından önce olsa bağışlardım belki
ateşi çalanları tek başına, yargılayanları
kaburgasından ayrılan havva’yı da
elmayı dişlemeden önce

şimdi, bağışlayamam kovulsam da cehennemimden
yaşamak söyletirken kendini tarihe.

X. Duruşma Suresi

sustuk mu susturulduk mu
öfkeli bir çocuğun çığlığını andıran
elegeçmez hırçınlığı ile oturtulduk yargılı iskemlelere
bulutları boyamıştık tozpembe ketenhelvası
yeri yok günlüğümüzde artık
bıraktık kanayan gülüşlerimizi
büyük gösteri başlamadan önceki yüzümüze döndük

döndüm işte,
bütün savaşları yitirdiğim kahramanlığıma biçilen: müebbet
celali bir aşkın firarisiyim, acıdım, kırağı da çalmaz artık

XI. Hicret Suresi

fotoğraftaki kan pıhtıları silindi
her şey silindi kiriyle birlikte ellerimden
başka bir ses başka bir bakış başka bir soluk
zor olmadı, hazırmışım sanki
bir fotoğraftan bir başkasına göç etmeye.

XII. İlhanİlhan Suresi

körkuyu!
“nefes alamıyorum”

söyle alaz kardeş
-hıncımı kırsan güller
tomurcuklanır

söyle türküler
-hıncımı kırsan güller
boy verir

söyle ‘al bir atın nal vuruşunda’
-ilhanilhan
bir yiğit oğlan
vurmuş yürekten yüreğe
kendini

hıncımı kırsan güller
saçılır

körkuyu! körkuyu!
bir yiğidin kanı mıdır
içtiğin su.

XIII. Kıyamet Suresi

kaçınılmazdım
vesikalık suretimde tedirginliklerle
bir çarpı daha işte pıhtılaşmış gül tortusu
dipsiz kuyulara ünlesem yankısı alaca aydınlık

kaçınılmazdım
büyüdüm bir bozgundan ötekine mekik dokuyarak
yokuşlar karanlığa bitişirken sürek dönüşleri
yüreğimde tutsak olma ürkekliği
telin ucundaki sıla sesiyle:
bana kendimden başka ne getirdin anne?

kaçınılmazdım
dağılıyorum her soruda kan
bürüyor gözlerimi, herkes
kentteki ilk adımlarını arıyor
bense dağda solukizlerimi delişmen bulutumu poyrazlı denizimi

kaçınılmazdım
omurgası su alan teknede
durmadan daha derine
yolcular kaptanı soruyor
söylesem mi nerede

kaçınılmazdım
ey kıyamet şarkısı söyle işte
hangi son hangi başlangıç hangi
hangi hangi hangi

kaçınılmazım
kıyametim benden sorulur

XIV. Rızk Suresi

“niçin etimi dişlerimin arasına alayım
ve canımı avucumun içine koyayım?”
eyub

de ki: ölenler
otuziki dişleriyle birden
nerdeydiler bakırelinde
taslarında su.

de ki: onlar
öldüler dönmediler.

XV. Pusu Suresi

o ilk susuş: oku!
kıstırılan sokak, yırtılan bakış
ey düşen sessizlik, duvarlara sıvanan haykırış
kırlangıçlara yuva kuran çocuk
ölüm ey, girmiyor mu düşüne
bir yaşam kaç alıntıya bedeldir

hiç sorulmadı pusuda
adı: duvar yazısında.

XVI. Ayrılış Söylevi

duruldum ey deniz dalgalandım
kadırganın en yaman levendi bendim fırtınalarında
bendim yelkeni açan, rüzgarınla çarpışan
ve dikbaşlı, yıldızlara göz kırparak yolunu şaşıran
demirleyecek bir liman bulamayan
ve inanan.

kılıncım kınında gömülü
korsan gözüyle süzdüğüm kurban
yağma ve yağma. güpegündüz ve nerede
kılıncım kanlandı ey kıyısız acı.

duruldum ey deniz dalgalandım, kıyıma
uğradım, sürüldüm, oklandı güvercinim
kıyım nerede…

sürüldüm her yanım toprak ve toprak
inançsız, kara, kösnül ve yargıç…

kıyısız acım!
yaşadığımız kadar özgür olduk mu hiç.

XVII. Mina Suresi

kırıkkalem kırıkkalem
kırıkkalem, çekilmiyor mu damarlarından kan
kırıkkalem yağlıurgan
yağlıurgan damlamıyor damarlarından kan

kırıkkalem kırıkkalem
kırılan can
kırıkkalem! dönmeyeceğin yere varma.

XVIII. Yaradılış Suresi

bulutundan ayrılan ilk damla kimdi coğrafyasını aşarak
tüfengini çatarak kurusıkı kurşunlara yenilen
zamansız düşen ve kavuşmak isteyen gövdesine, yaralı
gövdesi acıları düşlere bağlayan bir ilmekse
her ilmek bir kördüğümse
sesi nerede:
her seslenişinde bir kuş çarpar düşerdi
inanmazdınız
susardı, susardı
suskunluğuna uyanmazdınız.
adı yunus değil, inanmıyor gemiciler
yunus gibi terk etmedi teb’asını
kendini denize atsa, üçgünüçgece
karnında taşıyacak balık nerede
balığı görse kara
nerede nerede nerede

buluttan ayrılan ilk damla kimdi kim
damla kurudu yurdu eridi
çılgın ruhu bağışla onu
dönerse ayrılan ilk damla gibi saf ve duru.

XIX. Başlangıç Suresi

esirgeyen yoktu bağışlayan da.

Tuğrul Asi Balkar

 
Yorum yapın

Yazan: 18 Kasım 2012 in Türk Şiiri, Şiir

 

Etiketler: