RSS

Şiir Sanatı

13 Eyl

uzun burnunu her şeye sokuyor 
ve sinek kanatlı hayal gücüyle 
her engeli aşabileceğini, 
her kılığa girebileceğini; 
dokunaklı sesiyle de 
her gönlün kapısını açabileceğini 
ve her akla sığabileceğini sanıyor, şiir.

herkesin gençliğinde 
yaşanmamış bir çocukluğun, 
yaşlılığında da yaşanmamış bir gençliğin 
gömülü olduğunu biliyor 
ve işte bunlarla geri döndüğüne 
inandırmaya çalışıyor bizi.   

düpedüz el koymak istiyor böylece 
içimize gömülü hazinelere, 
acılara da, erinçlere de 
utançlara da, övünçlere de… 
peki, kim bunu istiyor ondan 
ve hakkı var mı bu kadar ileri gitmeye!   

pek de sinameki, kahramanımız, 
pek de alıngan! 
insanda gördüğü, duyduğu her şey, 
ama her şey dokunuyor ona. 
ve değdiği, dokunduğu her şey de 
yakıyor, yaralıyor onu.   

bakınca, dosdoğru içinize bakıyor, sözgelimi. 
ve kaçırıyorsunuz siz de, çaresiz, gözlerinizi; 
ama işte oyuna geldiniz yine! 
onun istediği de bu çünkü: 
kaçırtmak sizi ruhunuzun ta diplerine, 
kendi şiirinizin sizi beklediği yere!   

böyle böyle yüzgöz olma pahasına da olsa, 
bazen insanlarla, bazen fikirlerle, 
bazen de sözcüklerle denemek istiyor   
                                              daha şimdiden, 
mezarda kurtlarla, böceklerle,  
                                              mezarlık fareleriyle 
‘kavim kardeş’ 
şenlikli yaşamanın, 
hiçliği unutturan oyunlar oynamanın  
                                              değişik yollarını.   

ve toza toprağa karışıp doğaya dönmeye  
                                              sıra gelince de, 
kurt değil, solucan değil, 
mezarlık faresi değil, değil de, 
boz renkli, aful toful 
ve alt dudağı yarık mavi bir tavşancığa 
dönüşmeyi hayal ediyor, filozofumuz.   

ama her yanından uç veren 
siğillere, dikenlere bakılacak olursa, 
cennette sümüklü böceklerle, 
salyangozlarla didişe didişe 
ebedi yalnızlığı tebaasız bir krallığa çeviren 
bir kirpi olacağa benziyor, daha şimdiden.   

Cahit Koytak


 

Etiketler:

Yorumlar kapalı.